3 Nisan 2018 Salı

TSK'ya Kimler Moral Verebilir?

Sizin de bildiğiniz gibi birkaç gün önce adını dahi yazmaya tiskindiğim birtakım zatlar TSK'ya moral için Hatay'a gitti. Elbette Mehmetçik için moral her zaman önemlidir, ancak giden kişiler geçmişte TSK ve Atatürk düşmanı olunca ister istemez üzülüyor insan...

Nagehan Alçı denilen zavallı geçmişte Atatürk düşmanı ruh hastası Rasim Ozan Kütahyalı'nın eşiydi. Sadece eşi değil, aynı zamanda ruh eşi. Ailevi konuları beni ilgilendirmez, ayrıldılar vs. vs. bunlar farklı konular. Beni ilgilendiren kısmı 22 Nisan 2010 yılında "Bizim askerlerin eşleri ve sevgilileri de güneydoğu'daki gaziler için marif takvimine soyunsun!" demesiydi. Bunun yanında Bank Asya ile olan münasebeti var, Fetocu olduğu biliniyor. 15 Temmuz'dan sonra uzun süre sesi soluğu çıkmamış, hatta daha da ileriye giderek hain darbeyi bazı televizyon kanallarında Atatürkçülere yıkmaya çalışmıştı. Orada olması kabul edilemez.

İkinci zat Hilal Kaplan... Bu zat daha 5 yıl öncesine kadar TSK'ya demediğini bırakmayan pkk sevicisidir. Aslında nerede çıkarı varsa oradadır. Küçük çaplı bir araştırmayla da Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı olduğu bulunabilir. Beni daha da üzen kısım, üst düzey komutanların bu zat ile gülerek fotoğraf çekinmesidir. Askerlerle de fotoğrafı var fakat orada bulunan askerlerin bu kadını tanıdığını sanmıyorum, herhalde insana benzettiler... Daha çok şey yazardım da bu zat için adabım el vermiyor.

Üçüncü zat İbrahim Tatlıses... Çözüm sürecinde megri megri diye anıran birisi, çözüm süreci bitince yaylalar yaylalara döndü.. Bu kadar iki yüzlülük yeter! Aynı şekilde Hülya Koçyiğit, uyuşturucudan hüküm giymiş Deniz Seki, kıyafet giymesini bilmeyen Sibel Can.. Tam manasıyla rezalet bir tablo vardı...

Şimdi asıl konumuza dönecek olursak, kimler Askere moral olabilir?

Ferdi Tayfur; Kendisine akil adamlık teklifini reddeden Tayfur..

Cüneyt Arkın; Bize geçmişte Türk soyunun gerçek kahramanlıklarını anlatan Cüneyt Arkın ve Börü filmi oyuncusu Murat Arkın.

Nazlı Çelik; Gözünü kırpmadan sınır hattına giden ve Şehit haberlerindeki duyarlılığı ile Çelik.

Tarkan, Kıraç, Yusuf Güney, Berk Oktay, Ülkücü Sanatçılar ve onlar gibi gerçekten sanatçı olan ünlü isimler.. Buraya tek tek yazmak isterdim ama kimler olduğunu çok iyi biliyorsunuz.

Dün baska, bugün başka davranan, yalakalıkta sınır tanımayan, çıkarcı sanatçı bozuntularını bu tür ortamlarda görmek istemiyoruz. Önce samimiyetinize inanalım, sonra oturur konuşuruz. Hiçbir çıkar beklemeden Türkçü veya Türk'çe söylemlerde bulunan her ünlü benim için özeldir. Atatürk ve Türk düşmanı kim olursa olsun, gözümüzde bir hiçten başka bir şey değildir. Askerlerimizin moralini bozmaya kimsenin hakkı yok, kim olursa olsun...

Tanrı Türk'ü, Türk düşmanlarından korusun!

Saygılarımla...

twitter.com/altanurug

22 Ocak 2018 Pazartesi

Zeytin Dalı - Kızılelma

Dün bir Mehmetçiğimize A Haber Muhabiri soruyor "Istikamet neresi?" diye, Cevap Türkiye'nin gündemine oturuyor "Kızılelma", Cumhurbaşkanı'ndan Başbakan'a, hattâ bütün televizyonlar... Hattâ ve hattâ A Haber Mehmetçiğin evine gidip annesi babası ile de görüşüyor. Bu kardeşimizin 3 erkek kardeşi daha var. Annesi diyor ki: "3 çocuğum daha var, hepsini gönderirim Askere, gerekirse eşimi de gönderir ben beklerim." Babası da Kızılelma'ya vurgu yaparak duygularını anlattı. Her konuda bahsettiği Kızılelma, Erdoğan'ın bugün Ankara'da yaptığı Kızılelma'dan farklıydı elbette.

Gelgelelim Kızılelma nedir...

Kızılelma hiç şüphesiz Turan'dır, Türk'tür. Türklerin birgün hep birlikte toplanacağı yerdir. Cumhurbaşkanı Kızılelma'yı Dünya'ya ırk ayırmaksızın hükmetme sanıyor. Aslı dediğim gibi Turan içeriklidir. Askerimiz de O'nu imâ etmiştir.

Kızılelma eskiden Al Alma diye bilinirdi. Halâ Türk Dünyasında kullanılır. Daha da açıklarsak, Almıla da bu anlamı taşır. Bazı Ülkücü aileler kızlarının adını Almila koyar. Bu da Kızılelma vurgusu taşır. Doğrusu Almila değil Almıla'dır.

İkinci mesele Afrin meselesi. Daha önce sınırlarımızda güvenli bölge oluşturup, oraya Suriyelileri yerleştirmeleri için Twitter'dan önerilerim olmuştu. Bugün Cumhurbaşkanı bu fikirde olduğunu açıkça söyledi. Ülkemiz için önemli bir gelişme. Afrin, El Bab ve Cerablus, devâmında Münbiç önemli adımdır. Türkiye'de yaşayan Suriyelileri isteğe bağlı olmaksızın o bölgelere yerleştirmek için Afrin önemli bir operasyondur. ÖSO kontrolünde olması da önemli. Çünkü ÖSO'da ağırlık Türkmenlere geçti. Afrin operasyonunun şüphesiz en önemli olayı Türkiye'ye terör sızmalarının en çok bu bölgeden kaynaklandığı ve oraların temizlenmesi olayıdır. Bir diğer önemli detay da Türkiye'nin Askerî gücünü Dünya'ya göstermesidir. Çok güzel bir gözdağı oldu. Rusya bizden tarafta durmayı tercih ederken, Amerika ağzı açık bizi izlemeye başladı. Aslında Amerika'ya askerî ders verdi Türkiye. Amerika girdiği bütün savaşlarda başarısız olmuştur. En belirgin örneği, Vietnam ve Afganistan'dır. Ortadoğu'ya barış getireceğim diye bütün terör gruplarını hortlattı. El kaideyi bitirdim derken 50 parçaya bölünmüş yeni terör grupları ortaya çıktı. Afrika'ya kadar radikal terör yayıldı. Boko Haram denilen bir terörü örgütü Afrika'da terör estiriyor.

Kısaca bu operasyon bütün Dünya'ya Savaş Sanatı'nı öğretme operasyonudur. Birlik ve beraberlik operasyonudur. Milli meseledir, terörü kökten bitirmek için önemli bir adımdır.

Bu operasyon bitene kadar siyâseti bir kenara bırakıp Mehmetçik ve destekçilerine sahip çıkmak herkesin görevidir. Düşmanlıklar bir yana kalsın, bir olalım...

Biz birlikte güçlüyüz!

Ne mutlu Türk'üm diyene!

twitter.com/altanurug

11 Ocak 2018 Perşembe

Atsız Ata 113 Yaşında...

Hüseyin Nihâl Atsız, Ulu Türkçü, Asker, Öğretmen, Yazar, Şair, Filozof ve son derece yüksek bilgili Tarihçimiz.

Atsız'ın hayâtı veya özgeçmişi gibi konulara girmeyeceğim, bunu çoğumuz biliyoruz.
Atsız aslında hep Asker olmak istemiştir. Bunu başarıp Askerliğe adım attı, çok çok iyi bir Subay olacakken, haksızlığın karşısında durmuş ve Türk soyundan olmayan bir Albay'a selâm vermediği için Askeri Okuldan atılmıştır. Bu onun için bir dönüm noktası oldu, hayatı boyunca hep bu dik duruşunu emsal göstermiş ve yazılarında olsun, romanlarında olsun dik duruşu ve kararlılığını belli etmiştir.

Örneğin, Ruh Adam romanında da Askerlikten atılan Selim Pusat karâkterini çok iyi bir şekilde anlatmıştır. Dönem dönem bu romanında kendi hayâtından kesitler de sunmuştur. Ruh Adam romanı film yapılsa çok iyi bir psikolojik film olup, ödüller bile kazanır. Fakat oradaki Türkçülüğü anlatacak bir yapımcı göremiyorum. Zaten vizyona girse (ki sokmazlar) 2 günde yasaklanır.

Hepimizin Atsız'la tanışması farklıdır. Kimi sosyal medyadan görüp ilgisini çekmiştir, kimi de bir kitabını okumuştur. Benim Atsız'la tanışmam daha ilginçtir. Daha Lise 1'deyken şiirler yazardım, şiirler okurdum. Birgün Atsız'ın "Gözler ki bir parçasıdır sende ilahın, gözler ki senin en katı zulmün ve silahın" mısrasını okumuştu Edebiyat Öğretmenim. O dönem bilgisayar ve internet ortamı pek yaygın olmadığından bu şiirin kimin olduğunu merak ettim. Yıllık ödevim edebiyattandı. Öğretmenim bana Hüseyin Nihal Atsız'ın hayatı, roman ve şiirlerini ödev vermişti. Işte onu araştırmaya başladığımdan itibaren Atsız ile tanıştım. Gitmediğim kütüphane kalmamıştı, hattâ il dışına bile çıkıp araştırdım. Ülkü Ocakları'ndan romanlarını, Yolların Sonu adlı şiir kitabından da şiirlerini, kütüphaneden de hayatını toparladım. Yalnız eksik olan makalelerini bulamadım o dönem. Yıllık ödevi teslim ettim ve en iyi puanı aldım. Daha sonra bir abimiz vasıtasıyla da makalelerine ulaştım. Makalelerini defalarca okudum ve yazdığı her şey mükemmeldi. Sonra bütün mecralarda Atsız'ı anlattım, öğrettim. Belki de binlerce kişi benim vasıtamla Atsız'ı öğrendi. Facebook daha ilk kurulduğu zamanlarda Atsız sayfamız vardı, binlerce genç bizim sayemizde Atsız'ı ve Türkçülüğü öğrendi.

Demem o ki Atsız'la tanışan bir Türk belli etmese de onun eserlerinin bağımlısı oluyor. Daha  geçen gün Ahmet Hakan denilen ne idüğü belirsiz zat, gençlik yıllarında Atsız'ın Bozkurt serisini okuduğunu, hattâ göğsünün kabardığını itiraf etti. Atsız özellikle 40 ile 60 yıllarına damga vurmuştur. Bir nesil onun kitaplarıyla büyümüş ve yolundan gitmiştir. Bir çok Ülkücü abimiz  bunu anılarında anlatır ve gururla dinleriz.

Atsız'ı anlamak için yazdığı yazıları dönemine göre ele almak gerekir. 1930 yılında yazdığı ile 1970 yılında yazdığı yazılar dönemin şartlarına göre değişiklik gösterebilir. Atatürk'ün devlet anlayışını o dönem eleştirip Askerliğini yüceltmiştir fakat 1944 yılından sonra da devlet adamlığına da saygı duymuştur. Dönemin şartlarına göre elbette. Burada başka bir yazımda Atsız'ın Atatürk hakkındaki düşüncelerini okuyabilirsiniz.

Atsız bugün 113. yaşına girdi. Geçen yıl Atsız'ın şiirlerini çok duyduk siyasilerden. Gün geçtikçe Atsız daha çok anılacak ve hak verilen bir lider konumuna yükselecek. Biz her dönem saygı duyduk ve anmaya devam edeceğiz. Atsız bir makalesinde " Biz bin yıl sonrasını hitap ediyoruz " derken boşuna dememiştir. Yazdığı makaleler bir bir haklılığını gözler önüne seriyor.

Bizim için Türkçülük hayalden çok, hayat biçimidir. Biz dünün, bugünün ve yarının Türkçüleriyiz ve ilelebet devam edecek.

Bu kutlu davada yolbaşçımız hep Atsız olacak...

Vaktiyle bir ATSIZ varmış...

Saygılarımla...

twitter.com/altanurug

7 Ocak 2018 Pazar

Sarıkamış: 90 bin Şehit değil, 12 bin Şehit 13 bin Esir.

Yıllardır "90 bin Şehit verdik" deyip durdular. Bu acıyla İlgili Türkiye veya Osmanlı'nın resmi bir kaynağı olmamakla birlikte, bilinen en sağlam kaynak Ruslar'a aittir. Çünkü birebir onlarla savaş içindeydik. Neredeyse Biz bile 90 bin Şehit uydurmasına inanır olduk. Sonra 45 bin dediler, 30 bin dediler.. Ortada belirgin bir durum yok. Aslında Enver Paşa'nın vasiyeti her şeyi özetliyor... 90 bin değil de 12 bin Şehit vermemiz bu acı gerçeği değişirmiyor. Ortada bir hezimet söz konusu değil, destek birliklerin Sarıkamış'a yetişememesi. Genelkurmay Başkanlığı da 25 bin olarak doğruluyor fakat o da Rus kaynaklarına dayandırıyor. Lafı çok uzatmayıp Enver Paşa'nın vasiyetini sizlerle paylaşıyorum.

"Hükûmete: Plânım, Ruslar’a hemen iki misli üstün iki kolordu ile arkalarına düşerek geri çekilmeye mecbur etmek ve bu suretle 11. Kolordu ve Süvari fırkasiyle takip olunan düşmanı karşılayıp tamamiyle mahvetmekti. Dokuzuncu ve Onuncu Kolordu muvaffakiyetle hareketi yaptı. Düşmana taarruz edildi fakat mağlup edilemedi. Şimdi 11. Kolordu ve Süvari fırkasını bekliyorum. Gelir de yetişirse, düşmanı bozacağım. Fakat gelmeden düşman zayıflamış kıt’alarımıza taarruz eder ve taarruzda muvaffak olursa o vakit ordu mahvolmuş demektir.

Şimdiye kadar asker ve zabitler hiç kusursuz harbettiler. Her manev­rayı yaptılar. Eğer Allah da yardım ederse muvaffakiyet kesindir. Eğer muvaffak olamazsam son neferimle beraber öleceğim. Bu halde vasiyetim: Ben vazifemi yaptığımı sanıyorum ve öyle ölüyorum. Düşmana sonuna kadar karşı koyunuz. Herhalde sonunda muvaffak olacağız. Ben hareketime pişman olmadan kalben müsterîh olarak ölüyorum. Yaşasın dinim, vatanım, padişahım.

Eğer geride kalanlarıma yardım etmek isterseniz: Eşim Sultan Efendi Hazretleri’nin ödeneği kâfi değildir. Kendisinin rahatça yaşaması için hiç olmazsa başkumandanlık ödeneğimin onun ödeneğine ilâvesi ve annemle babamın refahının sağlanması ile ilâhî rahmete mazhar olmam için birkaç hayır yapılmasını rica eder, yükselmesine çalışmaktan başka bir maksat beslemediğim din ve milletime dua eder, tanıyanlara selâm ederim. Yaşasın Müslümanlık, Osmanlılık ve Osmanlılar’ın Padişahı Sultan Mehmed Han.

Enver.

Servet nâmına birşeyim yoktur. Maamafih ne varsa refikam Sultan Efendi Hazretleri’ne bırakıyorum.

Enver”

Göründüğü gibi Enver Paşa her şeyi izah etmiş. Birtakım kitlelerin uydurmalarına inanmayın.

Enver Paşa büyük bir kumandandır. Hamlesiyle Ruslar'ın planını bozmuş, Ruslar'ın ilerlemesinin önüne geçmiştir. Belki de destek gelebilseydi Batum'a kadar alabiirdik.

Enver'i sevelim, sayalım...

Saygılarımla..

twitter.com/altanurug

 

4 Ocak 2018 Perşembe

Türk, Töre, Turan....

Türk, Töre, Turan...

Bu 3 cümle aslında Türkçülüğün özüdür.
Türk, bir ırkın  adıdır. Bu ırk yüzyıllar boyunca Dünya'ya hükmetmiş, zaman zaman acılar da çekmiş, soykırıma uğramış bir ırktır. Her dönem yine küllerinden doğup, yine Dünya'da söz sahibi olmuştur. Ergenekon Destanı sadece bir destan değil, Bozkurt öncülüğünde demir dağları eritip bir ırkın yeniden doğuş öyküsüdür. Zaman zaman kimi siyâsiler, Türk düşmanları ırkımızın olmadığını söylese de, biz buna gülüp geçiyoruz. Tarih bize her şeyi açıkça ispat ediyor. Öyle diyenlere Orhun Kitâbelerini hediye ediyoruz.

Türklüğümle her zaman gurur duymuşumdur. Töremiz bize çok şey anlatıyor, fakat günümüzde töremiz yok olmak üzere. Saçma sapan ideolojilerle gençlerin beyni yıkanıyor. Ağaç israfı olan çağdaş kitaplar yok satıyor. Gerçek yazarlar yılda 10 bin satarken, terörist yandaşları için fuarlarda uzun kuyruklar oluşuyor ve yılda en az 500 bin satıyorlar. Bu aslında töremizin ne kadar yozlaştığının ufak bir parçası. Türk töresi denilince akla Güneydoğu'daki töreler, kan davaları akla gelmesin. Türk töresi, namusu, aile terbiyesini, eğitimi, temizliği ve saygıyı öne çıkarır. Düşmanın bile olsa kalleşçe hareket etmez, empati yapar ve ona göre davranmayı söyler. Abuk subuk hareketler yapmaz. Abuk subuk kelimeler kullanmaz, abuk subuk insanların peşinden gitmez. Günümüzde gençlerimize bakıyorum, gerçekten çok Batı'ya özeniyor. Sanki basma etek giymek ayıpmış gibi bir izlenim oluşuyor. Bizim özümüz bu aslında. Çağa ayak uydurmak için tayt giymenin töremizle bağdaşan bir yanı yok. Öcü gibi kapanmanın da  bir manası yok. Kaliteli giyin ve en önemlisi çağ sana ayak  uydursun. Genç kızlarımız bu konulara çok dikkat etmelidir. Bu yazdığım yobazlık veya dindarlık olarak algılanmasın. Gelenek ve göreneklerimize sahip çıkalım ve büyük bir öze dönüş olsun. Yörük kızlarının giyimleri çok hoşuma gider, aynı şekilde Rize yöresinin giyimi. Bunlar bizim özümüz. Bu konuyu çok uzatmıyorum.

Üniversitelerin şu anki durumu gerçekten facia. Sanki üniversiteye okumaya değil de ortam  yapmaya gidiyoruz. Umarım, birileri bu duruma el atacak. El atsa bile iş kişide biter....

Turan Davamıza gelince...
Ben Turan için hiçbir ışık göremiyorum. Bunu başarabilecek bir lider mevcut sistemde yok. Türkiye'yi Türk Devletleri lider olarak görüyor ama iş icraata gelince ekonomiden öte gidemiyoruz. Kötü olan tarafı ırk kavramı ortadan kalkıyor ve tamamen siyasi ve ekonomik çıkarlar görüşülüyor. Ekonomide birlik elbette güzel şey ama ekonomiyi dolar ve euro ile şekillenirmek facia. Birlik için, Ziya Gökalp'in fikriyle,  önce çevre ülkeler ile birlik sağlanmalı. Azerbaycan, Türkmeneli, Kırım, Gagavuzya çevredeki soydaşlarımız. Fakat Azerbaycan hariç diğerleri işgal altında. Azerbaycan da kısmen işgal altında. Karabağ ve Güney Azerbaycan işgal edilmiş toprakları. Yakın gelecekte buralar kurtarılırsa Turan için en büyük adımı atmış olur ve Türkistan davamız şekillenir. Çok geçmeden de Turan Birliği kurulur. Kim istemez ki ortak TÜRK parasını, Turan Pasaportunu?

Sonuç olarak "Inanmak, başarmanın yarısıdır." demiş Atalarımız. Ben buna inanıyorum...

Saygılarımla..

twitter.com/altanurug