26 Ekim 2015 Pazartesi

Atsız`ın Atatürk Hakkındaki Düşünceleri



Atsız Beğ`i Atatürk`e düşmanmış gibi gösteren patavatsızlara ithafen hazırlamakta olduğum bu makâleyi okuyup paylaşacağınızdan hiç şüphem yok. Atsız Beğ`in onlarca makâlesini araştırıp hazırlanmıştır. Başlayalım.



Bütün Türk tarihi boyunca Türk devlet başkanları otoriter olmuşlardır. Otoriter olmayan bir devlet başkanının düşünülmesi bile abestir. Kanunlarla sınırlandırıldıktan sonra, yüksek yetki sahibi başkanların seçilmesinde zarar değil, yarar vardır. Bir de şu var ki şahsiyetler kuvvetli olunca, anayasa ne derse desin, kuvvetli şahsiyet diktatör olabilmektedir. Nitekim 1924 anayasasına göre de devlet başkanlarının yetkisi az olduğu halde Atatürk bir diktatördü. Memleket, partiler yüzünden çıkmaza girdiği zaman meclisi dağıtıp yeni seçim yaptıran bir başkan, devletin kurtarıcısı olur. (Ötüken, Sayı: 100, Nisan 1972)

Mustafa Kemal Paşa, “Atatürk” adını soyadı olarak almıştır. Şunu da unutmamalı ki o Sakarya ve Dumlupınar meydan savaşlarını kazanmış bir kumandan, mahvoldu sanılan bir milleti kalkındıran devlet adamıydı. Tehlike anlarında ülkesini bırakıp gitmiş ve bu unvanı durup dururken almış değildi. (Ötüken, Ocak – 1970) Sağdan sola her topluluk tarafından sözde benimsenen Atatürkçülük genç kuşakları heyecanlandıracak bir ülkü müdür? Atatürkçülük denen nesne bir ilâç, bir panzehirdir. Hastalanmış veya zehirlenmiş bir ülkü değildir. Ülkü bir milleti iliklerine kadar heyecanla sarsan düşünce demektir. Uğrunda kanların ve canların harcandığı bir inançtır.,(Ötüken Dergisi, 15 Şubat 1966, Sayı: 26)

Atatürk’ün “Türk milleti, başına geçireceği insanların kanındaki cevher-i asliye dikkat etmelidir” sözü açık anlamı ile “Türk ırkından olmayanları başına geçirme” demektir. Bu söz mücerret bir övünme veya şatafat değil, acı denemelerden doğmuş bir gerçek, yabancı soyluların getirdiği felâketlerden alınmış bir derstir. Bunu Atatürkçü geçinip de Türkçülük düşmanlığı yapanları uyarmak için hatırlatıyorum. Yoksa Atatürk bunu söylememiş olsaydı biz yine ırkçı olacaktık. Aklımız büyük olanlardan ders almayı emrettiği; tarih kendi derslerinden faydalanmayanları bağışlamadığı için ve en sonra yüzyılların gerisinden gelip bize şeref veren millî şuur ve gururumuz böyle gerektirdiği için ırkçı olacaktık.(Ötüken Dergisi, 15 Şubat 1966, Sayı: 26)


Atatürk olsaydı o türlü idarecilerin külünü savururdu. Fakat yıllardır memlekette zorla estirilen ırkçılık düşmanlığı, kafalara o türlü işlemiştir ki Türk’le Türk olmayan arasında bir anlaşmazlık çıktı mı, en doğru çözüm yolu Türk olmayanı tutmakla bulunuyor.

Bir zümrenin ahlâksızca ihbarıyla dört yüz bin kişinin tutuklandığı zamanlar oldu. “Türkiye halkları” diye bağırıp soygunculuk yapan geri zekalı bir anarşiste “İkinci Atatürk” diyen haysiyetsiz insanlar görüldü. Atatürkçülükten başka hiçbir prensip tanımadıklarını söyleyenler, Atatürk’ün adını unutturmak için elinden geleni yapan, para ve pullardan, resmî dairelerden resimlerini kaldırtan, mezarını yaptırtmayan İnönü’yü millî kahraman ilân ederek Anıtkabir’e gömdürdü. Millî düşmana kardeş diyen alçaklar çıktı.(Ötüken, 10 Haziran 1975, Sayı: 6)

19 Mayıs”ın Atatürk”ün hatırasına saygı ve Kurtuluş Savaşı”nın başlangıcı olduğu söylenecek. Başlangıca bakılırsa daha ileriki günlere gitmek gerekeceği gibi Atatürk”ün hatırasına saygı daha saygılı bir şekilde ve başka türlü de yapılabilir. Onun, çok üstün Yunan kuvvetlerine karşı 13 Eylül”de kazandığı Sakarya Zaferi (ki o zamana kadar cihan tarihinde en uzun meydan savaşıdır) elbette Türk tarihi bakımından 19 Mayıs”ta Samsun”a çıkışından çok mühimdir. Kaldı ki Atatürk”ün Samsun”a çıkış tarihinin 17 Mayıs olması ihtimali de vardır.(Ötüken, 10 Haziran 1975, Sayı: 6)

Bugün türlü Türk zümreleri arasında dilek ayrılığı olsa bile, Türkler ya bunun güçsüzlük doğurduğunu görerek dileklerini birleştirecekler, yahut da içlerinden en kuvvetli zümre ötekilerini de zorla kendine bağlıyarak Türkleri tek dileğe doğru yürütecektir. Türk tarihinde bu daima böyle olagelmiştir. Nitekim Gazinin kudretli şahsiyeti Türk milletine bir dilek birliği kurmamış olsaydı muhakkak ki Türkiye’de türlü türlü zümreler bulunacaktı.(Atsız Mecmua, 1931, Sayı: 6)

Devlet başkanlığı etmiş bir insanın büsbütün yere atılması şüphesiz ona hakarettir. İnönü yanlış hareket etmeseydi böyle bir muameleye uğramayacaktı. Onu büyük yanlışlığa sürükleyen sebeplerin başında, şahsî yetersizliği bir yana, Atatürk”e karşı duyduğu büyük kıskançlığın ve hıncın tesiri vardır. Başbakanlıktan atılmasını hazmedemediği için pullardan ve paralardan Atatürk”ün resmini kaldırmak, başkanlığı süresince Anıtkabir”i yaptırmamak, bu kabrin niçin yapılmadığını soran “Yücel” dergisini kapatmak ve en sonra da röportaj mahiyetindeki hâtıratında imâlı ifadelerle Atatürk”e vurmak başka hiçbir sebeple tevil olunamaz. Vaktiyle komünistlikten mahkûm olmuş bir yazarın öne sürdüğü gibi İnönü hiçbir zaman “İkinci Adam” olamamıştır. İkinci Adam, Anadolu”ya Atatürk”ten daha önce geçip kolordusunun kumandasını ele alan ve Atatürk”ün İstanbul hükümetince tutuklanmasını önleyip Ermenistan”ı zaptederek ele geçirdiği çok sayıda silâhla büyük taaruzun başarısını sağlayan Kâzım Karabekir Paşa”dır. “Şeyh uçmaz, onu müridleri uçurur” meselinde olduğu gibi İnönü”yü bu kadar şişirip tecrübeli kaptanlığa çıkaranlar onun yakınları, dostları, bu arada da damadıdır.(Ötüken Dergisi, 11 Ekim 1973, Sayı: 118)

Yunanistan, Türkiye”nin ebedî ve barışmaz düşmanıdır. Kendimizi boşuna aldatıp Atatürk ile Venizelos arasında kurulan dostluktan bahis açmayalım. Onlar geçici siyasî manevralardı.(Gözlem Dergisi, 1969, Sayı: 10Ötüken Dergisi, 1971, Sayı: 85)


Arıburnu cihetine gelince: Burada o zaman kaymakam bulunan Gazinin kumandasındaki 19’uncu fırkamız ve bir de 9’uncu fırkamız vardı. Düşman, ihracını, Avusturalya ve Yeni Zelanda efradından mürekkep olan ve kısaca “Anzak” denilen kolordusu ile yapacaktı. Düşman donanmasının şiddetleri ateşi altında burada da 25 Nisan günü ilk kafile olan 1500 Anzak sabah saat 4.20’de karaya çıktı. Bunu gören 27’nci Türk alayının ikinci taburu derhal mukabeleye başladı. Düşman arkadan 2500 kişilik öncüsünü de çıkardı. Üçüncü parti olarak asıl kuvvetten 4000 kişi daha ihraç olundu. Bu üstün kuvvet bizim bir tek taburumuzu sürerek ilerlemeğe başladı. Halbuki bu sırada Liman paşa hâlâ Bolayıra yapılan gösteriş hareketini hakikî sanarak onunla meşguldü. İşte bu sırada ihtiyat olarak Bigalı – Maltepe civarında bulunan 19’uncu Türk fırkasının kumandanı kaymakam Mustafa Kemal Bey kendi kendine bir karar vermek mecburiyetinde kalarak emir beklemeden, fırkasının büyük bir kısmını harekete hazır bir halde Bigalıda bırakarak 57’nci alayla Arıburnu’na yürüdü. Düşman zayıf Türk kıt’alarını geriye sürerek Conk Bayırına doğru ilerliyordu. Kaymakam Mustafa Kemal Bey Conk Bayırına düşmandan daha önce geldi. Ricat etmekte olan perakende Türk neferlerine siper aldırarak mukavemet etti. 57’nci alay gelinceye kadar vakit kazandı.(Atsız Mecmua, 1932, Sayı: 17)

Uzun süre devleti idare etmiş olan Halk Partisi”nde 1938”den sonra bir İnönü”yü yüceltme çağı başlamış, evvelce Atatürk için kullanılan “Milli Şef” deyimi ona mal edilmiş, pullardan ve paralardan Atatürk’ten üstün olduğu havası yaratılmak istenmiştir. Halbuki bu çok yanlış bir davranıştı. Çünkü Atatürk, Rusya”da ortaya çıktığı zaman, hakkında kimsenin ve tabiî kendisinin de bilmediği komünizm ve onun Türkiye için tehlikesini anlamış, tedbirlerini almış olduğu halde İnönü komünizmin nasıl bir bela olduğunu bir türlü idrak edememiş, “Sağcılar” dediği Nurcu vesaire makulesini gözünde büyüttüğü halde bugün toplu olarak anarşist adı altında anılanların gayesini bir türlü kavrayamamıştır. Anarşistler üniversiteyi işgal ettiği zaman boykotla işgalin aynı şey olduğunu söyleyecek kadar vahim bir hatâ yapmış, bu da yetmiyormuş gibi Türkiye”yi mahvetmek istedikleri için idama mahkûm edilen üç komünistin idamını durdurmak teşebbüsü ile, ilerde tarihin çok olumsuz hüküm vereceği bir harekette bulunmuştur.(Ötüken, 11 Nisan 1973, Sayı: 5)


Atatürk”ü değil mi? Onu da bilmezler. Bilselerdi Atatürk hakkına İngilizce “Bozkurt” diye kitap yazıldığından haberleri olacaktı.

Bozkurt”an bu korku neye?

Yoksa Beyzadeoğlu kendisini kuzu mu sanıyor?( Ötüken Dergisi, 19 Ocak 1972, Sayı: 98)

Samimi olmadıkları her tür davranışlarından bellidir. Tarihi tahrif ederler. İstatistik uydururlar. Komünizm”in her yerde ezilmesini tavsiye eden Atatürk”ü solcu gösterecek kadar yüzsüzleşirler.(Ötüken Dergisi, 10 Haziran 1965, Sayı: 19)

Atatürk devrinde, Türk milleti nüfus, servet, teknik ve kültür bakımından, bugüne göre çok geride olmasına rağmen manevi güç bakımından kudretliydi. Ve onun içindir ki, kendisinde her tehlikeyi yenebilmek inanç ve kuvveti bulunuyordu.(Orkun, 1.sayı, Şubat 1962)

Günümüzde milleti bahtiyar edecek bir siyaset tutumundan çok, tehlikelerden kaçınıp yalnız içinde bulunulan günü düşünmek prensibi alıp yürümüştür. Atatürk’ün çok hesaplı ve gerektiğinde çok atılgan siyasetine karşılık İsmet İnönü sadece hesaplı , hesabında da kendisini yanlışlara götürecek kadar ihtiyatlı siyaseti ile devleti yürütmeye çalışmıştır.(Ötüken, 74. Sayı, 29 Temmuz 1972)

Türkiye, Atatürk’ün ölümünden beri pasif bir devlet siyaseti gütmektedir. Atatürk’ün zemin ve zaman icabı olarak, sırf o devir için söylediği “ yurtta sulh, cihanda sulh” sözlerini, edebi düsturmuş gibi benimsemiş görünerek siyasetini bu esas üzerinde yoğunlaştırmıştır.(Ötüken, 74. Sayı, 29 Temmuz 1972)

Bugünkü başkomutan Cemal Tural Turancı değil mi? Türk ordusuna yayınladığı mesajda “Ey Mete’nin Ordusu” hitabının mânâsı nedir? Faruk Güventürk’ün herkesten çok sevdiği, birçok köye büstünü diktiği Atatürk Turancı değil miydi? Japon elçisine “Bir gün Çin seddinde buluşacağız” dememiş miydi? Onun başkanlığı zamanında liselerde okutulan tarih kitapları Turancılık görüşünden başka hangi düşünceyle yazılmış olabilir?(31 Mayıs 1968, Ötüken (Haziran 1968, 6. sayı))

Türk ordusuna ve tarihine ün ve şan kazandıran iki büyük Türk mareşalin güzel heykellerini yaptırarak memleketine diktir. Atatürk’ün pek çok büstünü yaptırdığın için bu işin tekniğini iyice kavramışsındır. Yağcıoğlu Gazi Osman Paşa’nın Bursa’ya birer heykelini diktirirsen rahmetle anılırsın.(31 Mayıs 1968, Ötüken (Haziran 1968, 6. sayı))

Atatürk, Halk Partisi”ni kurarken komünistlerin sinsi maksatları henüz anlaşılmamıştı. Milletleri ortadan kaldırmak için halk kelimesini kullanacakları bilinmiyordu. Atatürk “halk” demekle edebî dildeki mânâyı kasdetmiş, milletin geri kalmış tabakalarını düşünmüştü. Partisiyle bunları kalkındırmayı amaç edinmişti.(Ötüken, Ocak 1969, Sayı: 61)

İsmet Paşa, Atatürk”le elbette aşık atamazdı. Fakat buna rağmen İnönü”nün kendisini Atatürk”le eşit tutmasını ve bu hatasını itiraf mertliğinden kaçınmasını elbette vefasızlık ve haddini bilmemek diye değerlendirmek isabetli bir hüküm olucaktır.(Gözlem, 1969, Sayı: 21)

Atatürk’ün büyük kumandan olduğunda kimsenin şüphesi yoktur. Ama Birinci Cihan Savaşı’nın sonunda Suriye’de yenildi.

Gazi Osman Paşa da büyük kumandandır. O da yenildi. Hem de tutsak düştü. Bunlarla Atatürk’ün ve Gazi Osman Paşa’nın büyük kumandan olmak vasfı gider mi? Gitmediğine en büyük senet, Moskof Çarı’nın Gazi Osman Paşa’ya kılıçla gezmek müsaadesini vermesi, İngilizlerin de Çanakkale Savaşı hakkındaki resmî tarihlerinin başında Atatürk’e yaptıkları ithaftır.((20 Aralık 1971), Ötüken, 1972, Sayı: 92)

Bir de her şeye Atatürk’ü karıştırmakla davalar çözümlenmez. Suna Kan’ın yaşı Atatürk’ün müzik hakkında konuşmalarını ve sözlerini bilecek kadar fazla değildir. Herhalde kendisine öğretenler var.

şunu asla unutmasın ki Atatürk tek sesli müziği sevmeseydi, sofrasında bu müzikle şarkılar söyletmez, kendisi de söylemez, hatta Zeybek havası çaldırıp bizzat oynamaz ve tek sesli besteler söylesin diye Safiye Ayla’yı çağırtıp getirmezdi.((20 Aralık 1971), Ötüken, 1972, Sayı: 92)

Sadi Irmak”ın her sözünde tekrarladığı Atatürkçülüğe tamamen aykırı olduğu gibi millî kahramanlığın değerini de düşürmekten başka bir şey değildir. Atatürk, İsmet İnönü”den, emirlerine kayıtsız şartsız baş eğdiği sürece faydalanmış, itaatte sapma görünce de silkip atmıştır. Atatürk”ün hiç hoşlanmadığı bir adamın heykelini diktirmek Atatürkçü bir davranış değil, onun zıddıdır. (Ötüken Dergisi, 1975, Sayı: 1 (133))

Bir başbakan, Türk değiliz diye bağıran serserileri derhal celbedeceği polis kuvvetiyle tutuklatıp haklarından gelemez miydi? Böyle bir durum karşısında Atatürk”ün nasıl davranacağını, o üniversiteyi yerle bir edeceğini bilmiyor muydu? Doğrusu Atatürk”ün hâtırasına ve eserine hakaret edilirken susan bir Başbakanın Atatürkçülükten dem vurması fanteziden başka bir şey değildir. (Ötüken Dergisi, 1975, Sayı: 1 (133))

Atatürk çağının Milli Eğitim Bakanlarından Vasıf Çınar ile İstiklal Mahkemeleri Başkanı Ali Saip Ursavaş kürttü. Fakat bunların aklına Türklükten ayrı kürtlük diye birşey gelmiyordu ve Atatürk çağında böyle bir şey akla gelemezdi de. Atatürk ortalığa bir “Türklük Dehşeti” saçmıştı. Bu sayededir ki kürt olan Ali Saip, İstiklal Mahkemelerinde birçok asi kürdün idamında büyük rol oynamıştı.(Ötüken, 30 Nisan, 1966 Sayı: 28)

Ankara’da yaşayan ve şimdi 82 yaşında bulunan Abdülkadir İnan bir Başkurt Türk’üdür. Bütün Türk lehçelerini ve Türk Folklorunu, milli Türk dini olan Şamanizm’i ondan daha iyi bilen değil, ondan başka bilen yoktur. Atatürk onun değerini bilerek profesörlük vermiştir. Meşhur Atatürkçülerden Hasan Ali Yücel, bakanlığı zamanında bu profesörlüğü geri aldı.( Ve müthiş bir sözle makalesini bitirir; "Ey Türk milleti! Sen ne güçlü ve dayanıklı şeysin!

Bir türlü yıkılmıyorsun!(Ötüken, 1971, Sayı: 10)


Yukarıda Atsız`ın makalelerinden derlediğim Atatürk`e ithaf ettiği yazıları var. Eğer bu yetmediyse Atatürk`e devam edelim..


1- "Mustafa Kemal Paşa iyi bir kumandan, ondan daha üstün olarak da dâhi bir siyaset adamıdır" (Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferleri)



2- "Ey Türk genci, erkeksen bir “Kül Tegin” kızsan bir “Umay” olmaya çalış . Ve “GAZİ"nin "Memleketi idare edenler gaflet ve hıyanet içinde olsalar bile yine vazifen Türklüğü kurtarmaktır" diyen büyük vasiyetini unutma!" (ATSIZ MECMUA 17- sf.76,77)


3- "Arkadaşlarımın içlerinden gelen hız kuvvetleniyordu. Tolunay'ın şu parçasını sanki karşılarındaki Gazi'ye hitap edermiş gibi söylüyorlardı:

Asırlar bize yaştır,

Kemal ülküye baştır,

Bize yol göster Kemal,

Anayurda ulaştır." (ÇANAKKALE’YE YÜRÜYÜŞ)


4- "Netekim Gazi, menfalarda kuvvetlenmiş ve nihayet mağlup bir ordunun içinden çıkmış bir muzaffer kumandan ve bir çelik iradedir." (ATSIZ MECMUA SAYI: 12-sf.19)


5- "Başta Sultan olmak üzere bu masum ve yorgun millet için en hatıra gelmez hainlikler hazırladılar. İstanbul, Adana, Edirne ve İzmir gibi Türkün en can alıcı mafsalları tüyler ürpertecek birer vahşetle alındı. Evvela Erzurum da, sonra Sivas ta Mustafa Kemal Paşa etrafında toplanan "Türk" savaş tarihlerinin göstermediği bir yararlıkla vurulan zincirleri kırdı; kendi varlığını dünyaya tanıttı. " (Bize Bir Gençlik Lazımdır)


6- "Ata söylüyor, biz de onunla beraber haykırıyoruz. Yeni bir Samsuna ayak bastık. Yeni bir Sakarya’dan geçerek yeni bir Dumlupınar’a ve oradan da yeni bir Lozan’a gidiyoruz. Gazinin kumandasında olarak çarpışacak olan bu ordunun muvaffakiyeti, Türk tarihinin son asırlarda cihana örnek yaptığı ikinci şaheser olacaktır.Sakarya, Dumlupınar yolu ile iktisadi kurtuluşa gidiyoruz. Sakarya, Dumlupınar ve Lozan'a gidiyoruz."(Milli İktisat)


7- "...Yeni tarihimize gelince, bunun yalniz Kurtulus Savasi devresini alarak hangi milli kahramanlari yetistirdigini düsünürsek verecegimiz hüküm hiç tereddütsüz su olacaktir. Kurtulus Savasi’nin iki milli kahramani, en karanlik günlerde bile bu isin basarilacagina inanan Kazim Karabekir ve Mustafa Kemal Pasa’lardir. Biri iyi silahli Ermeni ordusunu onun yarisi kadar bir kuvvetle bozguna ugratarak, öteki bir destan savasi olan Sakarya’yi ve imha savasinin en güzel örnegi Dumlupinar’i kazanarak bu payeyi almislardir. Bu savaslarin Türk ve cihan hayatindaki tesirleri hala devam etmektedir..." (Kim Millî Kahramandir?)


8- "Günümüzde milleti bahtiyar edecek bir siyaset tutumundan çok, tehlikelerden kaçınıp yalnız için de bulunulan günü düşünmek prensibi almış yürümüştür. Atatürk'ün çok hesaplı ve gerektiğinde çok atılgan siyasetine karşılık İsmet İnönü sadece hesaplı, hesabında da kendisini yanlışlara götürecek kadar ihtiyatlı siyaseti ile devleti yürütmeye çalışmıştır." (Milli Siyaset)



9- "Atatürk'ten sonra Türkiye'de huzur diye bir şey kalmadı." (Açık Yürekli Olmak)


10- "Yaşasın Millî Şef demesi makbul ol-ması için yetiyordu. Bulgaristan’a kaçarken öldürülen Sabahattin Ali, Atatürk ve İnönü'ye söven bir manzumesi dolayısıyla hapse mahkûm olduğu halde sonradan kendisine devlet kadrosunda iş verilmişti. Çünkü o, "Varlık" dergisinde, ulu Gazi’ye gönül verdiğinden bahseden bir tekerleme yazmış, zamanın Maarif Vekili Hikmet Bayur’ da bunu bir sadakat ispatı sayarak bir vatan hainine öğretmenlik gibi bir vazife vermekten çekinmemişti." (Türkler ve Devşirmeler)


11- "Mustafa Kemal Paşa, “Atatürk” adını soyadı olarak almıştır. Şunu da unutmamalı ki o Sakarya ve Dumlupınar meydan savaşlarını kazanmış bir kumandan, mahvoldu sanılan bir milleti kalkındıran devlet adamıydı. Tehlike anlarında ülkesini bırakıp gitmiş ve bu unvanı durup dururken almış değildi." (İran Türkleri)


12- " Arkasında olmasaydı şanlı bir mâzi

Bu milletten çıkar mıydı bir büyük Gâzi?" (Toprak-Mazi adlı şiirinden)



Sanırım bu kadar yeterli. Şunu unutmayalım Atsız Beğ sivri dillidir, bu sivri dilinden vaktiyle herkes nasibini almıştır.


Paylaşalım, destek olalım..



Saygılarımla

twitter.com/altanurug

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder