31 Ocak 2019 Perşembe

Geçmişten Günümüze Türkçülük



Geçmişten Günümüze Türkçülük

Zaman zaman Türkçülük Akımı dönemine göre değişkenlik göstermiş, o günün şartlarına uygun şekillenmiştir. Öncelikle Devleti Aliyye dönemini ele alırsak dönemin padişahları askerlerini Türk soyundan seçerdi. Bu tercih Türkçü bir tercihtir. Sarayın en yakınında Türkler vardı. Aynı tercih Atatürk döneminde de yapılmıştı. Bunun yanında Osmanlı'da Turancılık da vardı. Turancılık daha çok Türklerin yaşadığı toprakları, eğer topraklar Türk değilse o toprakları Türkleştirmeyi de kapsar. Meselâ, Osmanlı Anadolu'da kurulurken en güçlü olan beylik diğer beylikleri kendi himayesine almış, o şekilde büyümüşlerdir. Selçuklu zamanında Türkler Müslümanlığın etkisine daha çok girdiği için daha çok Türk-İslam sentezi meydana çıkmaya başlamıştı. Bu etki 20. yüzyıla kadar etkisini göstermiştir. Tam manasıyla Türkçülük Osmanlı'dan önce yaşanmıştı. Türkler yalnız kendi soyundan olanlarla evlenir, bütün olaylar Türk'e göre şekillenirdi. Günümüzde kendi soyundan kız vermeyen devletler hâlâ bulunmakta. Mesela Japonya ve Kırgızistan'da, Moğolistan'da bu kültür yer yer devam etmekte. Türkçülük elbette bunlarla sınırlı değil. Resmi yazışmalar, günlük konuşmalar tamamen Türkçeydi. Atalarına saygı, kültürlerin yaşatılması gibi etkiler de Türkçülük için vazgeçilmezlerdi.

İkinci olarak Atatürk dönemini ele alalım. Atatürk, hayatı boyunca Türk ve Türkçülük için mücadele etmiştir. Eylem ve söylemleriyle bunu da kanıtlamıştır. Katıldığı ve yönettiği bütün muharebelerde bunu fazlasıyla kanıtlamış, Türk'ün manevi gücünü kullanarak başarılı olmuştur. Motivesin son derece güçlü ve etkiliydi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda ilk faaliyeti öz diline dönmesiydi. Dilini kaybeden bir milletin yok olmaya mahkum olduğunu çok iyi biliyordu. Latin alfabesine geçmesini eleştirenler oluyor. Olabilir, ancak Göktürk Alfabesi zor ve harfleri yetersiz olduğu için bunu seçmişti. Resmi yazışmalarda da kolaylık sağlıyordu. Göktürkçe ve Osmanlıca yazımları farklı olmasına rağmen okunuşları son derece benzerlik göstermekteydi. Atatürk de, kurmayları ile beraber bunu göz ardı etmedi. Osmanlı'nın son dönemlerinde okuma yazma oranı yüzde 10 bile değildi. Atatürk okuma yazma oranını yükseltmiş, çok sayıda okul açtırmıştır. 

O dönemki Türkçülük Ziya Gökâlp etkisi altında şekillenmişti. Türk-İslam sentezi sözkonusuydu. Uzun yıllar da etkisinden çıkılamamıştı. Atsız bu konuda öncü olmuştu. Arapların sözde kültürünü "din" diye bize yutturmaya çalıştılar fakat Atsız ve yol arkadaşlarını hesap etmemişlerdi. Atatürk de sözde din adamlarından çok çekmiş ve dönem dönem gereğini yapmıştı. Kurtuluşun Türkçülük olduğunun bilincindeydi. Atsız, Türkçülük sevgisini manevi babası Dr. Rıza Nur'dan almıştı (Dr. Rıza Nur konusuna başka zaman değineceğim)...

Üçüncü dönem: Atatürk döneminden sonraki Atsız dönemi Türkçülüğüne değinelim. Atsız'ı her Türkçü'nün ezbere bilmesi gerekir. O sebeple Atsız'ı baştan sona anlatmayacağım. Atsız hayatı boyunca tepeden tırnağa Türk ve Türkçülük için mücadele etmiştir. Daha askeri okulda öğrenciyken, Arap subaya selam vermediği için okuldan atılmıştı. Ruh Adam romanında aslında bu dönemi anlatmaktaydı. Türk'ün Türk'ten başka askeri olmaması görüşündeydi. O'nun için Türkçülük bir yaşam biçimiydi. Atsız'ın din ve Atatürk düşmanı olduğunu düşünenler var. Alakası bile yok. Atsız'ın çoğu roman ve makalelerinde dini motif ve söylemler vardır. Atatürk için de çok güzel yazıları vardır. Hatta Atatürk'ü her fırsatta savunuyordu. Atsız, Atatürk'ü elbette eleştirmiştir ama bu eleştirisi sivri dili ve Türkçülük için Atatürk'e çok güvenmesinden kaynaklıydı. Atatürk'ün Cumhuriyet rejimini eleştirirdi. Çünkü Atsız, Türklerin eski sistemi Kağanlık gibi rejimlerden yanaydı. Atatürk'ün askeri yönüne son derece saygı duyar ve övgüyle bahsederdi. Atsız, Atatürk'ten sonraki CHP dönemini hiç sevmezdi. Bazı eylemlerine elbette destek verir fakat gazetecilik yönünü çok iyi kullanır ve eleştirirdi. Atsız birçok dergi çıkarmış, bu dergiler sayesinde fikirlerini milyonlarca gence ulaştırmıştı. Türkçülük bir dönem o kadar büyümüştü ki dönemin Cumhurbaşkanı bazı yaptırımlar uyguladı. Atsız ve yol arkadaşları bu uğurda 3 Mayıs 1944'de yargılanmak zorunda kalmıştı. Tabii ki meşhur ve Türkçülük - Turancılık konulu savunmasıyla herkesi hayran durumda bırakırken, hakimler zor durumda bırakmıştı. 1923'ten, 1975 yılına kadar Türkçülük büyümüştü fakat çağımızın vebası komünizm belli çatışmalara zemin hazırlamıştı...

Asıl konumuza dönecek olursak günümüzde Türkçülük, geçmiş döneme göre çok daha basite indirgendi. Aslında çok büyük imkanlar var. Basın, yayın, teknoloji özümüze dönmek için mükemmel bir fırsat. Geçmişi okuyarak, günümüzde ders çıkartabiliriz. Ama...

Ama maalesef mankurtlaşma, teknolojiye yenik düşme ve dilini kaybetme tehditi devam etmekte. Dil en önemli faktör. Biz de bazen yazarken Farsça, Arapça kelimeleri yazmak zorunda kalıyoruz. Çünkü bu kelimelerin Türkçesini yazsak, elinizde bir de sözlük olması gerekecek. İkinci önemli faktör din ile Türkçülüğün iç içe geçmesi. Din konusunda herkes özgürdür çünkü seçim meselesidir. Müslüman olarak doğmazsın fakat Türk olarak doğarsın. Önemli olan yaşadıkların ve çevre. Çevren hep Türkçü olursa sen komünist olmazsın. Çevren hep imam olunca sen ateist olmazsın (istisnalar hariç). Ailen öğretmense, gidip inşaatta çalışmazsın. Elbette çevrende etkilenir ve ona göre yaşarsın. Günümüzün Türkçülüğü de tam böyle. Türk Ordusu sınır ötesi operasyona gidiyor, hemen hemen herkes Türkçü görünüyor. Operasyondan dönüyor, yine bir avuç kalıyoruz. Türkçülük bir popülarite akımı değildir. Kalıcı ve sağlam temelleri olan 5 bin yıllık bir akımdır. Önce ailede başlar, okulda şekillenir, çevrende büyür ve uygulamada başarı sağlar. Günümüzde çoğu genç Türkçü görünümlü ama uygulamada başarısız. Kitap okumada sonuncuyuz. Saygıda sınıfta kalıyoruz. Telefon, tablet ve bilgisayar kurbanı oluyoruz. Elimizde onca fırsat varken oyunlarla, saçma youtube videolarıyla vakit harcıyoruz. Sosyal hayat durma noktasında. Tiyatro, sinema, dışarda oturup sohbet etme, kitap okuma, misafirlik bitiyor. Sadece televizyondan, sosyal medyadan Türkçü olunmuyor. Bu yazıyı bile okuyup bitirdiğinizden şüphe ediyorum. Çünkü okuma alışkanlığı 280 karakter ile sınırlı. Yazımı sonuna kadar okuyan arkadaşlara sabrı için teşekkür ediyorum. 

Son olarak yineliyorum:

Türkçülük, önce ailede başlar, okulda şekillenir, çevrende büyür ve uygulamada başarı sağlar...

Saygılarımla...