29 Ocak 2017 Pazar

Başbakan'a Tatarlar Hakkında Birkaç Kelâm

Binali Yıldırım'ın şaka (!) amaçlı " Tatarından kurtardık, beterine rastladık. " sözünün anlamının " Cengiz Han " ile ilgili olduğunu bilmeyen yoktur. Şimdi Cengiz Han veya herhangi bir Tatar ile ilgili de olsa büyük saçmaladığını anlatmak isterim.

" Türk ırkının şu veya bu bölümlerini birbirine düşman saymak gibi yanlışlıklar sık sık yapılmaktadır. " demiş Atsız Ata bir makalesinde. " Bunların arasında en yaygını Çengiz ve Temir düşmanlığı. " diye devâm etmiştir.

Türkler ile Moğollar iki kardeş millettir. İkisi de Altay dil ailesine bağlıdır. Atsız Ata, Moğollar ile Hunlar'ın aynı anda tarih sahnesine çıktığını defalarca dile getirmiştir. Moğolların Otuz Tatar ve Dokuz Tatar diye tabir edilen söylemlerle alakası yoktur. Ayrıca Osmanlı bir ırk olmadığı gibi Moğollar da bir ırk değil, siyâsi addır. Osmanlı ve Moğolların içinde çok sayıda Türk boyu vardır.

Tatar adına değinecek olursak, Tatarlar, Türklerin bir parçası yani Doğu şivesi ile konuşan Türk olarak tarihte bilinmektedir. Moğol ve Tatar köken olarak Türk olduğuna göre Binali Bey'in bu bilgileri bilmediği açıktır. Bir ülkenin Başbakanı, hele ki adını Türk'ten alan bir devletin Başbakanı, ülkesinin yüzde 80'ini imâ ederek hakaret etmiştir. Diyelim ki Tatarlar Türk değil Birinci Dünya Savaşı'nda 1000 kişilik Tatar Taburu'nun Osmanlı Devleti'nin yanında gönüllü olarak savaştığından da mı haberi yok? 18. Yüzyılda bir Osmanlı Padişahı'nın Kırım'ı kaybettiği için kalp krizinden hayatını kaybettiğinden de mi haberi yok? Kırım'dan, Tataristan'dan yüzlerce Tatar hemşirenin Osmanlı saflarında yer aldığından da mı haberi yok? Zaten son Kırım hamlesinde Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesine hükümet pek ses çıkarmamıştır.

Sayın Binali Yıldırım'ı yaptığı söylemler konusunda daha dikkatli olmaya davet ediyorum.

Saygılarımla

twitter.com/altanurug

27 Ocak 2017 Cuma

Fatsalı Şehit Kerem Çalışkancı

Bugün El Bab'da Şehit düşen Uzman Çavuş Kerem Çalışkancı kardeşimizin cenazesine katıldım. 25 Ocak 2017 günü hain saldırıda diğer 5 silah arkadaşı gibi yaralanmış ancak hastanede Şehit düşmüştü.

Şehidimiz birkaç yıl önce vatani görevini yaptı, Facebook paylaşımlarında askere giderken yaşadığı heyecanı paylaşmıştı. Askerliği bitince işsiz kalacağıma vatanım için Şehit olurum diyerek Uzman Çavuşluk sınavlarına katıldı ve kazandı. Bir süre Isparta'da eğitim aldıktan sonra Doğu ve Güneydoğu'da göreve başladı. Darbe gördü, dört bir yanı düşmanlarla doluydu. Her Asker gibi o da vatanı için yaşamaya ve ölmeye hazırdı.

Birgün görev dağılımı yapıldı, Milletimizin bekâsı için dış görev çıkmıştı. Koşa koşa gitti. Günümüzün en azılı terör örgütü Işid ile mücadele için El Bab'daydı. Kendisinden önce 54 Şehit vermişti o bölgede. Korkmuyordu, ölüm gelecekse vatan için gelsin düşüncesindeydi. Nitekim Azrail O'nu bulmuştu. Şehit düşmüştü.

Babası O'nun El Bab'da görev yaptığını biliyordu, ancak Annesi bilmiyordu. O gece Şehit olduğu gece Babasına acı haber verildi, aynı esnada İstanbul'da olan Annesine de acı haber ulaşmıştı. Babası evladının acısına dayanamadı ve hastaneye kaldırıldı. Kendine geldiğinde ilk dediği " Vatan Sağolsun " oldu.

Sabah olmuştu ve oğlunu bekliyorlardı. Ancak hava şartları elverişli değildi, 1 gün daha oğullarına hasret kalacaklardı. Bugün 16.00'da havalimanına oğulları geldi. Annesi Babası yakınları, Askeri erkan 7'den 70'e bütün Ordu oradaydı. Şehidimizi yüzlerce araçla Fatsa'ya uğurladılar. Fatsa'da bütün hazırlıklar yapılmış, soğuk hava ve yoğun kara rağmen 30 bine yakın Fatsalı tören alanında Şehidini bekliyordu. Kiminde gözyaşı, Kiminde hüzün vardı. Hepsinin ortak tutumu kindi. Şehidimizin cenaze namazı kılındı ve ebedi istirahatgâhına yolcu edildi.

Şehidimizin sözü ile yazımı bitirmek istiyorum,

" Söz konusu vatanımsa, Merhaba Azrail! "

Tanrı Türk'ü korusun.

Saygılarımla.

twitter.com/altanurug

25 Ocak 2017 Çarşamba

Başkanlık Sistemi için Türkçüler Ne Demeli?

Atsız`ın izinde, Başbuğ Atatürk`ün emrinde Türkiye`nin mihenk taşı Türkçüler her zaman Türkiye`nin koruyucuları olmuşlardır. Gerek Çanakkale ruhu, gerek 19 Mayıs ruhu ve gerekse 1944 ruhu ile her dönem mücadele etmiştir. Günümüzde iste Polis ve Asker olarak sık sık meydanlarda, dağlarda, sınırdışında Türkçüler`i görmekteyiz. Bir de görünmeyen tarafı var, sosyal medya...

Sosyal medyada biz Türkçüler yoğun bir savaş içerisindeyiz. Hainler dört bir yanda kol gezerken biz de elimizden geldiğince mücadelemize devâm ediyoruz. Gerek gündem çalışmaları ile gerekse sakıncalı paylaşımları EGM`ye bildirerek ve kapatarak mücadele ediyoruz. Klavye başından vatan mı kurtarılır diyenler olabilir. Ancak Türk gençliğini zehirleyen kişiler potansiyel birer teröristtir. Yalan haberlerle algılar oluşturmaktalar. Bizim dışımızda Üniversitelerde, işlek caddelerde, basında, yayında Türkçü dernek ve teşkilatlar yoğun şekilde mücadelesini sürdürüyor.

Yazımı fazla dağıtmak istemiyorum, Başkanlık konusuna dönelim.

Geçenki seçimlerde Türk Milletine çeşitli vaatlerde bulunarak oy toplayan bir siyâsi parti lideri, son dönemlerde vaatlerini unutmuş ve atıp tuttuğu bir parti ile kolkola mücadeleye girişmiştir. Bahane olarak 15 Temmuz ve sonrası Türkiye değişti algısı yaratılıyor. 15 Temmuz öncesinde de sonrasında da bunların hain olduğunu zaten biliyordu. 15 Temmuz gecesi bazılarına göre netleşti ancak biz daha önce de böyle olduğunu iyi biliyor ve sürekli dile getiriyorduk. Başkanlık Sistemi bugünkü olay değil, 15 Temmuz öncesinde de 10 yıl önce de dile getiriliyordu. Sayın Erdoğan Türkiye`de Atatürk`ten sonra 2. Atatürk olmak için mücadele ediyor. Yeni rejim ile adını tarihe yazdırmak istiyor. Tek parti ile tek kol ile bütün Türkiye`yi yönetmek istiyor. Aslına bakılırsa 15 yıldır farklı bir olay göremiyoruz. Zaten Ülkemizde tek parti ve Başkanlık Sistemi var ancak resmi değil, tek iş resmiyete dökmek.

Başkanlık Sistemi ile yönetilen sadece 2 Ülke Gelişmiş Ülke konumunda, onun haricinde her yönden en zayıf ülkelerde Başkanlık Sistemi var. Ülkemiz için bir yarar sağlayacağını düşünmüyorum. Eğer Amerika gibi bir sistem olacaksa Ülkemizde bölücü örgütler olmaması gerekir. 4 tarafın düşmanlarla dolu olmaması gerekir. Cumhuriyet Rejimi Türkiye için çok mükemmel ancak eksik bir sistemdir. Zaten Yeni Anayasa ile eksiklikleri gideriyorlar. Ancak bu Anayasa`da tek adam yetkisi ilerleyen dönemlerde büyük sıkıntılar yaratabilir. Farzedelim Erdoğan yok, ikinci adam kim olacak? Kim seçecek? Saltanat Sistemi gibi o tek partinin adayı mı devâmlı ülkemizi yönetecek. Osmanlı Devleti bunun sıkıntılarını dönem dönem yaşamış ve sonunda yok olmuştur.

Ülkemize Başkanlık Sistemi gelecekse bu sistem için gerekli şartların oluşması gerekir. Önce terör sıfıra inecek, doğu ve güneydoğu kürt tekelinden kurtulacak, ülkedeki Suriyeliler ülkelerine savaşmaya gönderilecek, ekonomin düzgün olacak, hain siyâsetçiler temizlenecek, Türkçü bir sistem egemen olacak o zaman Başkanlık Sistemine varım. Ancak bu şartlar oluşmadan Türkçüler Başkanlık Sistemine sıcak bakmamalıdır. Özünde Başkanlık Sistemi iyi olabilir ancak günümüzde yersiz bir sistemdir.

Saygılarımla

twitter.com/altanurug