27 Ekim 2015 Salı

Twitter`da Güvenlik İçin Neler Yapılmalı

Bilindiği gibi Twitter, Facebook, İnstagram, Google+ gibi Sosyal Medya sitelerini sıkça kullanıyoruz. Bazı terörist gruplar Türkçü, Ülkücü hesaplara basit bir kaç işlemle saldırı düzenleyip hesabı ele geçiriyorlar. Sonra Hackerım diye ortalıkta dolaşıyorlar. Bir kaç basit işlemle bunun önüne rahatlıkla geçebilirsiniz. Dilerseniz Twitter için adım adım neler yapabiliriz onu anlatalım.


1. Adım


Güvenilir e-posta hizmetlerinden yararlanalım. Gmail bunun için ilk tercihimizdir.

Gmail hesabını https://accounts.google.com/signup?hl=tr bu bağlantıdan açabilirsiniz.

Hesap oluştururken mutlaka cep telefon numarasını kayıt edin. Gmaile kayıt ettiğiniz numara 3. kişilere ulaşmaz, hesabınızda gösterilmez, bu yüzden güvenilirdir.


2. Adım


Gmail hesabını açtık, sırada gmail hesabını nasıl güvene alacağımızı anlatalım. Öncelikle hesap ayarlarına giriyoruz, hesap ayarlarında tek kullanımlık şifre talimatlarını uyguluyoruz. Gmaile her farklı tarayıcıdan girdiğinizde şifrenizden sonra cep telefonunuza tek kullanımlık şifre gelecek, onu girip e-posta hesabımıza girebiliyoruz.


3. Adım


Twitter hesabımıza yeni açtığımız gmail hesabını tanımlayalım. Öncelikle Twitter`dan Twitter Ayarlarına giriyoruz, Çıkan sayfada ilk "Hesap" sekmesi çıkacak. Bu sekmede bulunan e-posta kısmına mail adresimizi yazıyor ve değişiklikleri kaydediyoruz. Twitter`a tekrar giriş yaptığımızda gmail hesabımıza Twitter doğrulama kodu gelecek, gelen maili açıp doğrulama bağlantısına basıyoruz.


4. Adım


Twitter hesap ayarlarında 6. sırada bulunan "Mobil" sekmesine giriyoruz. Çıkan bölümden Cep Telefonu kaydını yapıp telefonumuza gelen doğrulama kodunu giriyoruz. İşlem tamam.


5. Adım


Güvenilir şifre oluşturma. Twitter hesabımızı saçma sapan basit şifre ile kullanmayın. TC Kimlik numarası, Cep Telefonu numarası ve Doğum Tarihi gibi şifreler kullanmayın. Daha çok sadece sizin bildiğiniz özgün şifreler kullanın, mutlaka harf ve rakam içersin. Şifrenizi cep telefonuna, bilgisayarınıza yazmayın, şifrenizi 3. kişilerle paylaşmayın.


6. Adım


Twitter hesabınıza gelen iletilerde ilginizi çekebilecek bağlantı gönderen kişilerin bağlantılarına kesinlikle tıklamayın. Sizi ayrı bir sayfaya yönlendirip hesabınızı ele geçirebilirler. Örnek görsel aşağıda.





7.Adım


Son olarak Bilgisayarınız ve telefonunuza mutlaka bir İnternet Security ve Virüs Programı olsun. Programın güncel olduğundan emin olun.



Saygılarımla


twitter.com/altanurug

Başbuğ Atatürk`ün Milliyetçi (Irkçı) Sözleri



Atatürk'ün Irkçı Sözleri



 • Türkiye Türklerindir. Kanını taşıyandan başkasına inanma.

• Dünya üzerinde Türk’ten daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir.

• Bir gün ressamlar Türk’ün simasını kaybederlerse yıldırımı alsınlar yapıversinler.

• Türklerin yaşadıkları her yer misak-ı milli hudutları içindedir.

• Hayattaki yegane üstünlüğüm Türk doğmaktır.

• Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz.

• Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir.

• Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.

• Eğer bende bazı fevkaladelikler görüyor buluyorsanız bunları sadece ve yalnız Türk olmama, Türklüğüme bağlayınız.

• Bu ülke, tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.

• Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur.

• Taş kırılır, tunç erir. Ama Türklük ebedidir.

• Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve

büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir.

• Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir.

• Türk, Türk olduğu için asildir. Çoğumuz büyükbabamızın babasını hatırlamayız. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın bilincinde buluruz.

• Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağımdır.

• Ulusal varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı, “Türk’üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi” diyelim.

• Türk, çetin işler başarmak için yaratılmıştır.

• Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

• Bir Türk, cihana bedeldir.

• İstanbul’da çıkan bir dergiyi Kaşgar’daki bir Türk de anlayacaktır.


Alıntı: http://www.enternasyonalforum.net/tarihte-bugun/2800-ataturk-un-irkci-sozleri.html


Saygılarımla


26 Ekim 2015 Pazartesi

Atsız`ın Atatürk Hakkındaki Düşünceleri



Atsız Beğ`i Atatürk`e düşmanmış gibi gösteren patavatsızlara ithafen hazırlamakta olduğum bu makâleyi okuyup paylaşacağınızdan hiç şüphem yok. Atsız Beğ`in onlarca makâlesini araştırıp hazırlanmıştır. Başlayalım.



Bütün Türk tarihi boyunca Türk devlet başkanları otoriter olmuşlardır. Otoriter olmayan bir devlet başkanının düşünülmesi bile abestir. Kanunlarla sınırlandırıldıktan sonra, yüksek yetki sahibi başkanların seçilmesinde zarar değil, yarar vardır. Bir de şu var ki şahsiyetler kuvvetli olunca, anayasa ne derse desin, kuvvetli şahsiyet diktatör olabilmektedir. Nitekim 1924 anayasasına göre de devlet başkanlarının yetkisi az olduğu halde Atatürk bir diktatördü. Memleket, partiler yüzünden çıkmaza girdiği zaman meclisi dağıtıp yeni seçim yaptıran bir başkan, devletin kurtarıcısı olur. (Ötüken, Sayı: 100, Nisan 1972)

Mustafa Kemal Paşa, “Atatürk” adını soyadı olarak almıştır. Şunu da unutmamalı ki o Sakarya ve Dumlupınar meydan savaşlarını kazanmış bir kumandan, mahvoldu sanılan bir milleti kalkındıran devlet adamıydı. Tehlike anlarında ülkesini bırakıp gitmiş ve bu unvanı durup dururken almış değildi. (Ötüken, Ocak – 1970) Sağdan sola her topluluk tarafından sözde benimsenen Atatürkçülük genç kuşakları heyecanlandıracak bir ülkü müdür? Atatürkçülük denen nesne bir ilâç, bir panzehirdir. Hastalanmış veya zehirlenmiş bir ülkü değildir. Ülkü bir milleti iliklerine kadar heyecanla sarsan düşünce demektir. Uğrunda kanların ve canların harcandığı bir inançtır.,(Ötüken Dergisi, 15 Şubat 1966, Sayı: 26)

Atatürk’ün “Türk milleti, başına geçireceği insanların kanındaki cevher-i asliye dikkat etmelidir” sözü açık anlamı ile “Türk ırkından olmayanları başına geçirme” demektir. Bu söz mücerret bir övünme veya şatafat değil, acı denemelerden doğmuş bir gerçek, yabancı soyluların getirdiği felâketlerden alınmış bir derstir. Bunu Atatürkçü geçinip de Türkçülük düşmanlığı yapanları uyarmak için hatırlatıyorum. Yoksa Atatürk bunu söylememiş olsaydı biz yine ırkçı olacaktık. Aklımız büyük olanlardan ders almayı emrettiği; tarih kendi derslerinden faydalanmayanları bağışlamadığı için ve en sonra yüzyılların gerisinden gelip bize şeref veren millî şuur ve gururumuz böyle gerektirdiği için ırkçı olacaktık.(Ötüken Dergisi, 15 Şubat 1966, Sayı: 26)


Atatürk olsaydı o türlü idarecilerin külünü savururdu. Fakat yıllardır memlekette zorla estirilen ırkçılık düşmanlığı, kafalara o türlü işlemiştir ki Türk’le Türk olmayan arasında bir anlaşmazlık çıktı mı, en doğru çözüm yolu Türk olmayanı tutmakla bulunuyor.

Bir zümrenin ahlâksızca ihbarıyla dört yüz bin kişinin tutuklandığı zamanlar oldu. “Türkiye halkları” diye bağırıp soygunculuk yapan geri zekalı bir anarşiste “İkinci Atatürk” diyen haysiyetsiz insanlar görüldü. Atatürkçülükten başka hiçbir prensip tanımadıklarını söyleyenler, Atatürk’ün adını unutturmak için elinden geleni yapan, para ve pullardan, resmî dairelerden resimlerini kaldırtan, mezarını yaptırtmayan İnönü’yü millî kahraman ilân ederek Anıtkabir’e gömdürdü. Millî düşmana kardeş diyen alçaklar çıktı.(Ötüken, 10 Haziran 1975, Sayı: 6)

19 Mayıs”ın Atatürk”ün hatırasına saygı ve Kurtuluş Savaşı”nın başlangıcı olduğu söylenecek. Başlangıca bakılırsa daha ileriki günlere gitmek gerekeceği gibi Atatürk”ün hatırasına saygı daha saygılı bir şekilde ve başka türlü de yapılabilir. Onun, çok üstün Yunan kuvvetlerine karşı 13 Eylül”de kazandığı Sakarya Zaferi (ki o zamana kadar cihan tarihinde en uzun meydan savaşıdır) elbette Türk tarihi bakımından 19 Mayıs”ta Samsun”a çıkışından çok mühimdir. Kaldı ki Atatürk”ün Samsun”a çıkış tarihinin 17 Mayıs olması ihtimali de vardır.(Ötüken, 10 Haziran 1975, Sayı: 6)

Bugün türlü Türk zümreleri arasında dilek ayrılığı olsa bile, Türkler ya bunun güçsüzlük doğurduğunu görerek dileklerini birleştirecekler, yahut da içlerinden en kuvvetli zümre ötekilerini de zorla kendine bağlıyarak Türkleri tek dileğe doğru yürütecektir. Türk tarihinde bu daima böyle olagelmiştir. Nitekim Gazinin kudretli şahsiyeti Türk milletine bir dilek birliği kurmamış olsaydı muhakkak ki Türkiye’de türlü türlü zümreler bulunacaktı.(Atsız Mecmua, 1931, Sayı: 6)

Devlet başkanlığı etmiş bir insanın büsbütün yere atılması şüphesiz ona hakarettir. İnönü yanlış hareket etmeseydi böyle bir muameleye uğramayacaktı. Onu büyük yanlışlığa sürükleyen sebeplerin başında, şahsî yetersizliği bir yana, Atatürk”e karşı duyduğu büyük kıskançlığın ve hıncın tesiri vardır. Başbakanlıktan atılmasını hazmedemediği için pullardan ve paralardan Atatürk”ün resmini kaldırmak, başkanlığı süresince Anıtkabir”i yaptırmamak, bu kabrin niçin yapılmadığını soran “Yücel” dergisini kapatmak ve en sonra da röportaj mahiyetindeki hâtıratında imâlı ifadelerle Atatürk”e vurmak başka hiçbir sebeple tevil olunamaz. Vaktiyle komünistlikten mahkûm olmuş bir yazarın öne sürdüğü gibi İnönü hiçbir zaman “İkinci Adam” olamamıştır. İkinci Adam, Anadolu”ya Atatürk”ten daha önce geçip kolordusunun kumandasını ele alan ve Atatürk”ün İstanbul hükümetince tutuklanmasını önleyip Ermenistan”ı zaptederek ele geçirdiği çok sayıda silâhla büyük taaruzun başarısını sağlayan Kâzım Karabekir Paşa”dır. “Şeyh uçmaz, onu müridleri uçurur” meselinde olduğu gibi İnönü”yü bu kadar şişirip tecrübeli kaptanlığa çıkaranlar onun yakınları, dostları, bu arada da damadıdır.(Ötüken Dergisi, 11 Ekim 1973, Sayı: 118)

Yunanistan, Türkiye”nin ebedî ve barışmaz düşmanıdır. Kendimizi boşuna aldatıp Atatürk ile Venizelos arasında kurulan dostluktan bahis açmayalım. Onlar geçici siyasî manevralardı.(Gözlem Dergisi, 1969, Sayı: 10Ötüken Dergisi, 1971, Sayı: 85)


Arıburnu cihetine gelince: Burada o zaman kaymakam bulunan Gazinin kumandasındaki 19’uncu fırkamız ve bir de 9’uncu fırkamız vardı. Düşman, ihracını, Avusturalya ve Yeni Zelanda efradından mürekkep olan ve kısaca “Anzak” denilen kolordusu ile yapacaktı. Düşman donanmasının şiddetleri ateşi altında burada da 25 Nisan günü ilk kafile olan 1500 Anzak sabah saat 4.20’de karaya çıktı. Bunu gören 27’nci Türk alayının ikinci taburu derhal mukabeleye başladı. Düşman arkadan 2500 kişilik öncüsünü de çıkardı. Üçüncü parti olarak asıl kuvvetten 4000 kişi daha ihraç olundu. Bu üstün kuvvet bizim bir tek taburumuzu sürerek ilerlemeğe başladı. Halbuki bu sırada Liman paşa hâlâ Bolayıra yapılan gösteriş hareketini hakikî sanarak onunla meşguldü. İşte bu sırada ihtiyat olarak Bigalı – Maltepe civarında bulunan 19’uncu Türk fırkasının kumandanı kaymakam Mustafa Kemal Bey kendi kendine bir karar vermek mecburiyetinde kalarak emir beklemeden, fırkasının büyük bir kısmını harekete hazır bir halde Bigalıda bırakarak 57’nci alayla Arıburnu’na yürüdü. Düşman zayıf Türk kıt’alarını geriye sürerek Conk Bayırına doğru ilerliyordu. Kaymakam Mustafa Kemal Bey Conk Bayırına düşmandan daha önce geldi. Ricat etmekte olan perakende Türk neferlerine siper aldırarak mukavemet etti. 57’nci alay gelinceye kadar vakit kazandı.(Atsız Mecmua, 1932, Sayı: 17)

Uzun süre devleti idare etmiş olan Halk Partisi”nde 1938”den sonra bir İnönü”yü yüceltme çağı başlamış, evvelce Atatürk için kullanılan “Milli Şef” deyimi ona mal edilmiş, pullardan ve paralardan Atatürk’ten üstün olduğu havası yaratılmak istenmiştir. Halbuki bu çok yanlış bir davranıştı. Çünkü Atatürk, Rusya”da ortaya çıktığı zaman, hakkında kimsenin ve tabiî kendisinin de bilmediği komünizm ve onun Türkiye için tehlikesini anlamış, tedbirlerini almış olduğu halde İnönü komünizmin nasıl bir bela olduğunu bir türlü idrak edememiş, “Sağcılar” dediği Nurcu vesaire makulesini gözünde büyüttüğü halde bugün toplu olarak anarşist adı altında anılanların gayesini bir türlü kavrayamamıştır. Anarşistler üniversiteyi işgal ettiği zaman boykotla işgalin aynı şey olduğunu söyleyecek kadar vahim bir hatâ yapmış, bu da yetmiyormuş gibi Türkiye”yi mahvetmek istedikleri için idama mahkûm edilen üç komünistin idamını durdurmak teşebbüsü ile, ilerde tarihin çok olumsuz hüküm vereceği bir harekette bulunmuştur.(Ötüken, 11 Nisan 1973, Sayı: 5)


Atatürk”ü değil mi? Onu da bilmezler. Bilselerdi Atatürk hakkına İngilizce “Bozkurt” diye kitap yazıldığından haberleri olacaktı.

Bozkurt”an bu korku neye?

Yoksa Beyzadeoğlu kendisini kuzu mu sanıyor?( Ötüken Dergisi, 19 Ocak 1972, Sayı: 98)

Samimi olmadıkları her tür davranışlarından bellidir. Tarihi tahrif ederler. İstatistik uydururlar. Komünizm”in her yerde ezilmesini tavsiye eden Atatürk”ü solcu gösterecek kadar yüzsüzleşirler.(Ötüken Dergisi, 10 Haziran 1965, Sayı: 19)

Atatürk devrinde, Türk milleti nüfus, servet, teknik ve kültür bakımından, bugüne göre çok geride olmasına rağmen manevi güç bakımından kudretliydi. Ve onun içindir ki, kendisinde her tehlikeyi yenebilmek inanç ve kuvveti bulunuyordu.(Orkun, 1.sayı, Şubat 1962)

Günümüzde milleti bahtiyar edecek bir siyaset tutumundan çok, tehlikelerden kaçınıp yalnız içinde bulunulan günü düşünmek prensibi alıp yürümüştür. Atatürk’ün çok hesaplı ve gerektiğinde çok atılgan siyasetine karşılık İsmet İnönü sadece hesaplı , hesabında da kendisini yanlışlara götürecek kadar ihtiyatlı siyaseti ile devleti yürütmeye çalışmıştır.(Ötüken, 74. Sayı, 29 Temmuz 1972)

Türkiye, Atatürk’ün ölümünden beri pasif bir devlet siyaseti gütmektedir. Atatürk’ün zemin ve zaman icabı olarak, sırf o devir için söylediği “ yurtta sulh, cihanda sulh” sözlerini, edebi düsturmuş gibi benimsemiş görünerek siyasetini bu esas üzerinde yoğunlaştırmıştır.(Ötüken, 74. Sayı, 29 Temmuz 1972)

Bugünkü başkomutan Cemal Tural Turancı değil mi? Türk ordusuna yayınladığı mesajda “Ey Mete’nin Ordusu” hitabının mânâsı nedir? Faruk Güventürk’ün herkesten çok sevdiği, birçok köye büstünü diktiği Atatürk Turancı değil miydi? Japon elçisine “Bir gün Çin seddinde buluşacağız” dememiş miydi? Onun başkanlığı zamanında liselerde okutulan tarih kitapları Turancılık görüşünden başka hangi düşünceyle yazılmış olabilir?(31 Mayıs 1968, Ötüken (Haziran 1968, 6. sayı))

Türk ordusuna ve tarihine ün ve şan kazandıran iki büyük Türk mareşalin güzel heykellerini yaptırarak memleketine diktir. Atatürk’ün pek çok büstünü yaptırdığın için bu işin tekniğini iyice kavramışsındır. Yağcıoğlu Gazi Osman Paşa’nın Bursa’ya birer heykelini diktirirsen rahmetle anılırsın.(31 Mayıs 1968, Ötüken (Haziran 1968, 6. sayı))

Atatürk, Halk Partisi”ni kurarken komünistlerin sinsi maksatları henüz anlaşılmamıştı. Milletleri ortadan kaldırmak için halk kelimesini kullanacakları bilinmiyordu. Atatürk “halk” demekle edebî dildeki mânâyı kasdetmiş, milletin geri kalmış tabakalarını düşünmüştü. Partisiyle bunları kalkındırmayı amaç edinmişti.(Ötüken, Ocak 1969, Sayı: 61)

İsmet Paşa, Atatürk”le elbette aşık atamazdı. Fakat buna rağmen İnönü”nün kendisini Atatürk”le eşit tutmasını ve bu hatasını itiraf mertliğinden kaçınmasını elbette vefasızlık ve haddini bilmemek diye değerlendirmek isabetli bir hüküm olucaktır.(Gözlem, 1969, Sayı: 21)

Atatürk’ün büyük kumandan olduğunda kimsenin şüphesi yoktur. Ama Birinci Cihan Savaşı’nın sonunda Suriye’de yenildi.

Gazi Osman Paşa da büyük kumandandır. O da yenildi. Hem de tutsak düştü. Bunlarla Atatürk’ün ve Gazi Osman Paşa’nın büyük kumandan olmak vasfı gider mi? Gitmediğine en büyük senet, Moskof Çarı’nın Gazi Osman Paşa’ya kılıçla gezmek müsaadesini vermesi, İngilizlerin de Çanakkale Savaşı hakkındaki resmî tarihlerinin başında Atatürk’e yaptıkları ithaftır.((20 Aralık 1971), Ötüken, 1972, Sayı: 92)

Bir de her şeye Atatürk’ü karıştırmakla davalar çözümlenmez. Suna Kan’ın yaşı Atatürk’ün müzik hakkında konuşmalarını ve sözlerini bilecek kadar fazla değildir. Herhalde kendisine öğretenler var.

şunu asla unutmasın ki Atatürk tek sesli müziği sevmeseydi, sofrasında bu müzikle şarkılar söyletmez, kendisi de söylemez, hatta Zeybek havası çaldırıp bizzat oynamaz ve tek sesli besteler söylesin diye Safiye Ayla’yı çağırtıp getirmezdi.((20 Aralık 1971), Ötüken, 1972, Sayı: 92)

Sadi Irmak”ın her sözünde tekrarladığı Atatürkçülüğe tamamen aykırı olduğu gibi millî kahramanlığın değerini de düşürmekten başka bir şey değildir. Atatürk, İsmet İnönü”den, emirlerine kayıtsız şartsız baş eğdiği sürece faydalanmış, itaatte sapma görünce de silkip atmıştır. Atatürk”ün hiç hoşlanmadığı bir adamın heykelini diktirmek Atatürkçü bir davranış değil, onun zıddıdır. (Ötüken Dergisi, 1975, Sayı: 1 (133))

Bir başbakan, Türk değiliz diye bağıran serserileri derhal celbedeceği polis kuvvetiyle tutuklatıp haklarından gelemez miydi? Böyle bir durum karşısında Atatürk”ün nasıl davranacağını, o üniversiteyi yerle bir edeceğini bilmiyor muydu? Doğrusu Atatürk”ün hâtırasına ve eserine hakaret edilirken susan bir Başbakanın Atatürkçülükten dem vurması fanteziden başka bir şey değildir. (Ötüken Dergisi, 1975, Sayı: 1 (133))

Atatürk çağının Milli Eğitim Bakanlarından Vasıf Çınar ile İstiklal Mahkemeleri Başkanı Ali Saip Ursavaş kürttü. Fakat bunların aklına Türklükten ayrı kürtlük diye birşey gelmiyordu ve Atatürk çağında böyle bir şey akla gelemezdi de. Atatürk ortalığa bir “Türklük Dehşeti” saçmıştı. Bu sayededir ki kürt olan Ali Saip, İstiklal Mahkemelerinde birçok asi kürdün idamında büyük rol oynamıştı.(Ötüken, 30 Nisan, 1966 Sayı: 28)

Ankara’da yaşayan ve şimdi 82 yaşında bulunan Abdülkadir İnan bir Başkurt Türk’üdür. Bütün Türk lehçelerini ve Türk Folklorunu, milli Türk dini olan Şamanizm’i ondan daha iyi bilen değil, ondan başka bilen yoktur. Atatürk onun değerini bilerek profesörlük vermiştir. Meşhur Atatürkçülerden Hasan Ali Yücel, bakanlığı zamanında bu profesörlüğü geri aldı.( Ve müthiş bir sözle makalesini bitirir; "Ey Türk milleti! Sen ne güçlü ve dayanıklı şeysin!

Bir türlü yıkılmıyorsun!(Ötüken, 1971, Sayı: 10)


Yukarıda Atsız`ın makalelerinden derlediğim Atatürk`e ithaf ettiği yazıları var. Eğer bu yetmediyse Atatürk`e devam edelim..


1- "Mustafa Kemal Paşa iyi bir kumandan, ondan daha üstün olarak da dâhi bir siyaset adamıdır" (Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferleri)



2- "Ey Türk genci, erkeksen bir “Kül Tegin” kızsan bir “Umay” olmaya çalış . Ve “GAZİ"nin "Memleketi idare edenler gaflet ve hıyanet içinde olsalar bile yine vazifen Türklüğü kurtarmaktır" diyen büyük vasiyetini unutma!" (ATSIZ MECMUA 17- sf.76,77)


3- "Arkadaşlarımın içlerinden gelen hız kuvvetleniyordu. Tolunay'ın şu parçasını sanki karşılarındaki Gazi'ye hitap edermiş gibi söylüyorlardı:

Asırlar bize yaştır,

Kemal ülküye baştır,

Bize yol göster Kemal,

Anayurda ulaştır." (ÇANAKKALE’YE YÜRÜYÜŞ)


4- "Netekim Gazi, menfalarda kuvvetlenmiş ve nihayet mağlup bir ordunun içinden çıkmış bir muzaffer kumandan ve bir çelik iradedir." (ATSIZ MECMUA SAYI: 12-sf.19)


5- "Başta Sultan olmak üzere bu masum ve yorgun millet için en hatıra gelmez hainlikler hazırladılar. İstanbul, Adana, Edirne ve İzmir gibi Türkün en can alıcı mafsalları tüyler ürpertecek birer vahşetle alındı. Evvela Erzurum da, sonra Sivas ta Mustafa Kemal Paşa etrafında toplanan "Türk" savaş tarihlerinin göstermediği bir yararlıkla vurulan zincirleri kırdı; kendi varlığını dünyaya tanıttı. " (Bize Bir Gençlik Lazımdır)


6- "Ata söylüyor, biz de onunla beraber haykırıyoruz. Yeni bir Samsuna ayak bastık. Yeni bir Sakarya’dan geçerek yeni bir Dumlupınar’a ve oradan da yeni bir Lozan’a gidiyoruz. Gazinin kumandasında olarak çarpışacak olan bu ordunun muvaffakiyeti, Türk tarihinin son asırlarda cihana örnek yaptığı ikinci şaheser olacaktır.Sakarya, Dumlupınar yolu ile iktisadi kurtuluşa gidiyoruz. Sakarya, Dumlupınar ve Lozan'a gidiyoruz."(Milli İktisat)


7- "...Yeni tarihimize gelince, bunun yalniz Kurtulus Savasi devresini alarak hangi milli kahramanlari yetistirdigini düsünürsek verecegimiz hüküm hiç tereddütsüz su olacaktir. Kurtulus Savasi’nin iki milli kahramani, en karanlik günlerde bile bu isin basarilacagina inanan Kazim Karabekir ve Mustafa Kemal Pasa’lardir. Biri iyi silahli Ermeni ordusunu onun yarisi kadar bir kuvvetle bozguna ugratarak, öteki bir destan savasi olan Sakarya’yi ve imha savasinin en güzel örnegi Dumlupinar’i kazanarak bu payeyi almislardir. Bu savaslarin Türk ve cihan hayatindaki tesirleri hala devam etmektedir..." (Kim Millî Kahramandir?)


8- "Günümüzde milleti bahtiyar edecek bir siyaset tutumundan çok, tehlikelerden kaçınıp yalnız için de bulunulan günü düşünmek prensibi almış yürümüştür. Atatürk'ün çok hesaplı ve gerektiğinde çok atılgan siyasetine karşılık İsmet İnönü sadece hesaplı, hesabında da kendisini yanlışlara götürecek kadar ihtiyatlı siyaseti ile devleti yürütmeye çalışmıştır." (Milli Siyaset)



9- "Atatürk'ten sonra Türkiye'de huzur diye bir şey kalmadı." (Açık Yürekli Olmak)


10- "Yaşasın Millî Şef demesi makbul ol-ması için yetiyordu. Bulgaristan’a kaçarken öldürülen Sabahattin Ali, Atatürk ve İnönü'ye söven bir manzumesi dolayısıyla hapse mahkûm olduğu halde sonradan kendisine devlet kadrosunda iş verilmişti. Çünkü o, "Varlık" dergisinde, ulu Gazi’ye gönül verdiğinden bahseden bir tekerleme yazmış, zamanın Maarif Vekili Hikmet Bayur’ da bunu bir sadakat ispatı sayarak bir vatan hainine öğretmenlik gibi bir vazife vermekten çekinmemişti." (Türkler ve Devşirmeler)


11- "Mustafa Kemal Paşa, “Atatürk” adını soyadı olarak almıştır. Şunu da unutmamalı ki o Sakarya ve Dumlupınar meydan savaşlarını kazanmış bir kumandan, mahvoldu sanılan bir milleti kalkındıran devlet adamıydı. Tehlike anlarında ülkesini bırakıp gitmiş ve bu unvanı durup dururken almış değildi." (İran Türkleri)


12- " Arkasında olmasaydı şanlı bir mâzi

Bu milletten çıkar mıydı bir büyük Gâzi?" (Toprak-Mazi adlı şiirinden)



Sanırım bu kadar yeterli. Şunu unutmayalım Atsız Beğ sivri dillidir, bu sivri dilinden vaktiyle herkes nasibini almıştır.


Paylaşalım, destek olalım..



Saygılarımla

twitter.com/altanurug

Uluğ Bey Kimdir?



Uluğ Bey, Özbekçe; Mirzo Ulug'bek, Asıl adı;  Mīrzā Muhammed Ṭārıḳ bin Şāh Ruḫ.



22 Mart 1393 senesinde doğan Timur İmparatorluğunun 4. Sultanı Uluğ Bey 27 Ekim 1449 senesinde uçmağa varmıştır. Timur İmparatorluğu`nun kurucusu Timur Bey`in oğlu Şahruh`un oğludur.




Çok büyük bir Âlim olan Uluğ Bey, Matematik ve Gökbilimi ilmiyle ün kazanmıştır.




Timur'un öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semerkand'da bulunuyordu. Maveraünnehir'in Halil Sultan'ın saldırısı ve işgali üzerine, babasının yanına gitmek zorunda kalmıştır. Babası buraları yeniden yönetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Bey'e yönetimini bırakmıştır. Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümdarlık yapmış ve hem de öğrenimine devam etmiştir.




Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir hükümdardı. Boş zamanını kitap okumak ve bilginlerle ilmi konular üzerinde konuşmakla geçirirdi. Tüm bilginleri yöresinde toplamıştı. Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı sözcüğü sözcüğüne hatırında tutacak kadar belleği vardı. Matematik ve astronomi bilgileri oldukça ileri düzeydeydi. Bir söylentiye göre, kendi falına bakarak, oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bunun üzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun görmüştür. Baba ile oğlu arasındaki bu soğukluk, Uluğ Bey'in küçük oğluna karşı olan yakınlığı ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Bey'in korktuğu başına gelmiştir.



Uluğ Bey, Semerkant'ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır. Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant'a çağırmıştır. Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiçbir harcamadan kaçınmamıştır. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir. Gözlemevinin yönetimini Bursalı Kadızade Rumiile Cemşid'e vermiştir. Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu'ya kalmıştır. Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş ve bitirmiştir. Zeyç Kürkani veyaZeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur. Zeyç Kürkani, bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç'in iki makalesi 1650 yılında Londra'da ilk olarak basılmıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir.1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de 1846 yılında aynen basılmıştır. Zeyç Kürkani'nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiye'ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir.Uluğ Bey'in yönetimi zamanında fetihlerden çok babası zamanında olduğu gibi yönetim güçlendirilmiş ve önemli bilimsel gelişmeler yaşanmıştır.

1449 yılında bir hile ile oğlu Abdüllatif tarafından öldürüldü.


Uluğ Beyin Semerkand kentinde kurduğu gözlemevinin günümüzde dışarıdan görünüşü




Uluğ Bey'in rasathanesi (Semerkand)




Uluğ Bey Medresesinden iç görünüm






25 Dakikalık Uluğ Bey Belgeseli.


Hakkında yazılan bir kitap;

http://www.idefix.com/kitap/ulugbeyin-hazinesi-adil-yakubov/tanim.asp?sid=N8C0PU1B88VUDDAZ8BRM


Saygılarımla

twitter.com/altanurug

25 Ekim 2015 Pazar

Hüseyin Nihâl Atsız`ın Az Bilinen Sözleri



Komunistler, Halk Partisi”nin çok elâstiki olan altı okundan halkçılığı alıp kendilerini halkçı yurtseverler gibi ortaya atarlar.

Bütün dünyada ,yurt düşmanlarına müsamaha gösteren hatta onlara mevki ve salâhiyet veren tek devlet Türkiye”dir.

Acizleri layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!


Türkler, en eski çağlardan beri kımız, şarap ve rakı içerek sarhoş olurlar; fakat ciddiyetlerini, vakarlarını asla bozmazlar.

"Türkçüler "Tanrı"yı bir tarafa atmamıştır. Atmaz da. "Tanrı Türk'ü Korusun" sözü Türkçülerin sloganıdır.

"Bizler "Türk Irkı sağolsun!" dediğimizde bize "Faşist" diyenler, aslında Türklüğün yok olmasını isteyen gerçek Faşistlerdir!"

Fuhşun felsefesini yapmak, namusun müdafaasını yapmaktan daha kolaydır.

Tehlikesiz yaşamak isteyenler intihar etsin!

Asırlar bize yaştır,
Kemâl (Atatürk) ülküye baştır,
Bize yol göster Kemâl,
Anayurda ulaştır.

Milliyetçiyim ama Arap veya Moskof kardeşlerimi de çok severim dedin mi,milliyetçi değil,kozmopolitsin demektir.

“Turancılık”, Türkçülüğün siyasî amacı, yani yer yüzündeki bütün Türklerin, geçmişte olduğu gibi, tek devlet hâlinde birleşmesidir.

“Türkçülük”, Türk ülküsü, yani Türklerin her alanda her milletten üstün olması düşüncesidir.

Gazi`nin kudretli şahsiyeti Türk Milleti `ne bir dilek birliği kurmamış olsaydı muhakkak ki Türkiye’de türlü zümreler bulunacaktı.

Türk’e düşman olanlar ve bunu açıkça söyleyenler Türkler için o kadar tehlikeli değildir. Asıl büyük tehlike Türkümsü olan yabancılardır.

Zenci, Türk’e olan sadakatinde ötekilerden, muhakkak ki, daha samimidir.

Litvanyalı Kıpçak çoktandır öz dilini unutup Litvan diliyle konuşmuş olabilir. Fakat onlar kanca Türk oldukları için Türk’türler.

O kadar ululadığımız, yakında heykelini dikeceğimiz Fatih Sultan Mehmet de bugünkü mânâsı ile Türkçü değildi diye tenkit mi edeceğiz?

Namık Kemâl, Osmanlıcı ve İslâmcı idi. Fakat onun zamanının milliyetçiliği de ancak o şekilde yapılabilirdi.

“Numara” kelimesinin kısaltılmış şekli olarak “Nu.”yu kabul ediyoruz. Bunu “No.” olarak yazmayı reddediyoruz.

Bu vatan bir boydan bir boya tunç heykeller otağıdır. Bu ebedî heykeli artık, dünyanın nizamını kurmuş olan Tanrı bile deviremez.

Milliyetçi insan, eğer insansa, kendi milletinin kahramanlarına, hürriyet savaşçılarına bakar, yanar, ağlar. O zaman “sağcı” olur.

İster dünya beynelmilelcisi, ister İslâm beynelmilelcisi olsun, Türklüğü başa geçirmeyen, ihmal eden veya yok sayan düşünceler soldur.

Saçım Hitlerinkine benziyormuş diye beni Hitlerci sanacak kadar budalalık gösteren onbinlerce zavallıya ayrı ayrı mektup yazamam ya!

Türkçülük bir ülküdür. Millî ülküler yüzyıllar boyunca değişmeden yaşar. Değişen tarafları ana çizgileri değil, teferruat veya taktiğidir.

Doğrusu Atatürk”ün hâtırasına hakaret edilirken susan bir Başbakanın Atatürkçülükten dem vurması fanteziden başka bir şey değildir.

Atatürk”ün hiç hoşlanmadığı bir adamın (Milli Şef`in) heykelini diktirmek Atatürkçü bir davranış değil, onun zıddıdır.

Atatürk, İsmet İnönü”den, emirlerine kayıtsız şartsız baş eğdiği sürece faydalanmış, itaatte sapma görünce de silkip atmıştır.

İstek ve inanç her güçlüğü devirir. İnanalım ve bekleyelim.

Kıbrıs, Adalar, Batı Trakya ve Kerkük neyse Azerbaycan da odur.

On Üçüncü Yüzyılda Horasan”dan Akdeniz”e kadar uzanmış Büyük Türkiye”yi idare eden İlhanlılar”ın merkezî bölgesi Azerbaycan”dı.

Atılganlık, tehlikeyi göze almak, kazancın baş şarttıdır.

Yaşamaya en çok hak kazananlar ölümü göze alanlardır.

Millet tatlı bir uykudan sert bir darbe ile uyandığı zaman akıllar başa gelecek ama o zaman da iş işten geçmiş olacak.

İbni Sinalar, Kaşgarlı Mahmutlar, Uluğ Beyler, Fuzuliler ve Barbaroslar sizden emdikleri sütün kudretiyle Türk tarihinin parlak yıldızı oldu.

Ey Türk Kızı, Siz, her çağda Türkçülük davasına kucak açıp süt verdiniz.

Ey Türk Kızı, Dünyanın en ince sanat eserlerinden biri olan Tac-Mahal sizden biri için yaratılmadı mı?

Ey genç Türk Kızı, Türk tarihinin büyük anıtlarında da sizin adınız, sizin ruhunuz var.

Ey Türk Kızı, Sizler de, Ankara”ya sırtında mermi taşıyan adsız dişi bozkurtlardan biri olunuz.

Ey Türk Kızı, Sizler isterseniz önünüzde eğilmeyecek baş ve devrilmeyecek kudret düşünülmez.

Ey Türk Kızı, istedikten sonra her şeyi başaracağına inanıyorum. Çünkü: “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

”Ney de tek sesli bir müzik aletidir.Ney,tarihimizde sadece bir müzik aleti değil, aynı zamanda şanlı bir silâh olarak da yer almıştı.

Bizim müziğimizin büyük üstadlarından biri “Itrî”dir. Itrî bir mazidir, semboldür. Türk müziğinin devidir.

Türk müziği,cihan devleti kurmuş bir milletin ruh olgunluğunu gösteren ağırbaşlı bir müziktir.

Tabiî,onun her parçasına güzel denemez.Atatürk’ün büyük kumandan olduğunda kimsenin şüphesi yoktur.

Türkçü`nün kalbi yalnız milletine hizmet etmek duygusu ile vurur. Bencillik davasında değildir.

Türkçülük, geçmişe ve eski değerlere bağlıdır. Eski Türkçüleri devirerek yükselmeyi düşünmez.

Türkçülüğün, sert bir ahlakı vardır. Türkçü kendisini mühimsemez, alçak gönüllüdür, suç yapmışsa ve yanılmışsa itiraf eder.

Türkçülük, Türk soyunun ruhunda, kanında, beyninde yaşayan hayat prensiplerinin fikir haline gelmiş bir şeklidir.

Türkçülüğün de, mukadder olan tam zaferine rağmen, daha köklü olabilmesi için, Türkçülerin ahlakça yüksek insanlar olması lazımdır.

Yeryüzünde zafere ulaşmış fikirler, daima, doğru ve iyi olanlar değil, sağlam ahlaklı taraftarlara sahip bulunanlardır.

Ziya Gök Âlp, dağınık fikirleri sistem halinde toplayıp onlara çekidüzen veren ve Türkçülüğü ilmileştiren kişidir.

Türkçülük o kadar kuvvetli idi ki, Ş. Sami gibi bir Arnavut bile tesiri içine almış ve ona ilmi ve edebi Türkçülük yaptırmıştı.

Korku bir hastalıktır.Millî eğitimle, millî basınla, millî radyo ile, millî filim ve sahne ile tedavi olunur.

Fakat o hekimler nerde?

Atom ve uzay çağındayız ama, daha yüz milyonlarca insan ilk primatlar seviyesindedir. Kendi yarattıkları putlara tapmaktadırlar.

Tembel ve zevkine düşkün olan hayvansılar disiplinden, çalışmaktan, tehlikeden ve savaştan korkar.

Türk Kağanlarının soyadı “Eçine”, yani “Kurt”tur. Devşirme ve komünist okulda Bozkurt rozetine, meydanda Bozkurt heykeline dayanamaz.

Devşirme ve komünist, Türklükten ve Türkçülükten korkar. Türklüğün lehine olan her davranışın, her eserin, her kanunun aleyhindedir.

Bozkurt'tan çakallar, köpekler ve tilkiler korkar. Kendi mefâhirine düşman olanın bu âdi hayvanlardan ne farkı olabilir ki?..

Hepinize sevgilerle coşkun selamlar!
Şehitlerimiz bile sizi belki selamlar.

İstilâ ve akınlar dolayısıyla, ister istemez Türk topluluğu içinde eriyen unsurlar onun ırkî hüviyetini bozmaz.

Türkiye ve Orta Asya Türkleri beden ve hele ruh yapısı bakımından birbirinin aynı olan tek millettir.

Milliyetçiyim ama Arap veya Moskof kardeşlerimi de çok severim dedin mi, milliyetçi değil, kozmopolitsin demektir.

Birkaç kuşak sonra, Türklerin hepsi, yabancılarla karışma devam etmediği takdirde, aslî tiplerine döneceklerdir.

Geçenlerde Kırımlı sandığım güzel bir Türk kızının Adanalı Yörük çıkması üzerine ben bile hayretler içinde kalmıştım.

Sözün kısası: Kendimize dönelim.Ahlâk,edebiyat,musiki, giyim, zevk, yemek, eğlence, hukuk, aile, görenek, gelenek ve her şeyde milli olalım.

Millî ahlâkın mezbahası olan bar,meyhâne,balo gibi yerler ve güzellik kıraliçesi seçimi gibi rezâletler Türkiye’de yasak edilmelidir.

Askerî okullara girecek öğrencilerin nasıl Türk soyundan olması şartsa, öğretmenlerin de Türk soyundan olması öylece şart olmalıdır.

Hattâ öğretmen olacak bir gencin soyu, bilgisinden daha önce gelmez mi? işte bu önemli nokta tamamiyle ihmâl olunmaktadır.

Öğretmen, ahlâk bakımından mükemmel bir insan olmalıdır. Yani seçkin bir zümreden olmalıdır. Halbuki bizde herkes öğretmen olmuştur.

Irak Türkleri 150.000 kişi de olsa Türk ve büyük bir tarihî mirasın neticesi oldukları için bir buçuk milyon Kürt”ten daha mühimdir.

O eski bayağı ve utanmaz komünist urcûfelerini şimdi Çinlilerle Arnavutlara, bir de bizim memleketteki solaklara bıraktılar.

Dünyada en büyük hak yaşamaktır. Ülküler, insanları bu haktan vazgeçirecek kadar büyük ve kuvvetlidir.

Ülkücü ilkeler, uğrunda çarpışan insanları yükseltip Tanrı”ya yaklaştıran ilkelerdir.
“Kızılelma” bunlardandır.

(Ülkücülük) Uzun vadelidirler ve sonsuz fedakârlık, kan ve can vergisi isteyen nesnelerdir.

Ülkücü ilkelerin uygulanması güçtür. Bunlar her aklın kolaylıkla kabul edemeyeceği kadar parlak ve heybetli düşüncelerdir.

Bir millette millî ruh yükseklerde olduğu zaman onların arasına karışan yabancıların hiçbir tesiri olmaz.

En büyük Türkler” den biri olan Yıldırım Bayazıd”ın anası Türk değildir. Hangi Türkçü onu Türklük kadrosundan çıkarmıştır veya çıkarabilir?

Türkler, Şuuraltında veya duygularının gizli yönünde başka biri ırkın şuur ve özleyişini taşımayan kimselerdir.

Türk milleti, Türk kökünden gelenlerle Türk kökünden gelmiş olanlar kadar Türkleşmiş kimselerden meydana gelen topluluktur.

Millet, Yaratılıştan cesur olmasa bile sırf haysiyet ve utanç duyguları yüzünden ölüme doğru gitmekten çekinmez.

Millet ise şuurludur. Neyi, ne için yaptığını bilir. Halk, arkasında makineli tüfekler işlediği için savaşta ileri yürür.

Komünistler milletlere “yığın” diyemedikleri için halk diyorlar. Onlar için insanlar hammadde yığınından başka bir şey değildir.

Komünistler milleti kabul etmedikleri için ve bu kelimeden ürkmeleri dolayısı ile daima “halk” kelimesini kullanırlar.

Türklerin millî ülküsünden mi bahsediyorsunuz, “Türk’e sevgi”nin yanında, “Moskof’a kin”i de yerleştirmeye mecbursunuz.

Büyük insanlık hamleleri yapmak, millî ülküler ardında mı koşmak istiyorsunuz, sevginin yanına mutlaka nefreti de koyacaksınız.

Biz Tanrı Dağlarında doğduk. Onlar Pripet bataklıklarından fırladılar. (Ruslar için diyor)

Komünizm, rûh ve seciye bakımından soysuzlaşmış binlerce casusu bulunan bir Moskof emperyalizmidir.

Atatürk”ü değil mi? Onu da bilmezler. Bilselerdi Atatürk hakkına İngilizce “Bozkurt” diye kitap yazıldığından haberleri olacaktı.

Bozkurt rozetinden tedirgin olanlar varsa milliyetçilik düşmanı olan kimselerdir. Bunların yola getirilmesi lâzımdır.

“Bozkurt da ne oluyormuş? Nihayet bir hayvan” deyince iş değişir. O zaman dünyada hiçbir şeyin mânevî değeri kalmaz.

Gök Türkler dişi,Dokuz Oğuz On Uygurlar erkek Bozkurt”un soyu sayılmış,Kun yani Oğuzlar`a ise Bozkurt büyük yürüyüşlerde kılavuzluk etmiştir.

Bozkurt millî sembolümüzdür. Türkler çok eski çağlarda, totem devrinde kendilerinin bir Bozkurt”tan türediğine inanmışlardır.

Sosyalist, başka bir milletin sosyalisti ile kardeştir. Toplumcu, başka bir milletin toplumcusu ile ancak dost olabilir; Sosyalist için komünist kendisinden biraz daha aşırı bir ülküdaşır.

Toplumcu için komünist milli ve barışmaz bir düşmandır.Sosyalizmde tarih şuuru vatan sevgisi, bayrak saygısı yoktur. Bayrak herhangi bir bez parçasıdır. Toplumcu ise kendi milletinin bugünü için toplumculuğu biçilmiş kaftan sayan kimsedir.

Fen kollarında laboratuvar çalışmaları arttırılmalı ve talebe yurt için yaratıcılık kabiliyeti daha bu sıralarda inkişaf ettirilmelidir.

Okullar birer kışla haline gelmeli, hatta liselerin müdürleri yüksek rütbeli subaylardan olmalıdır.

Talebenin başına otoriter, seciyeli ve Türk öğretmenler getirilmelidir.

Kız talebemiz, gayri Türk öğretmenlere tahammül edememektedir

.Bütün öğretmenler sade kılıkları ile talebeye örnek olmalıdır. Boyalı veya bob-stil hocalar derhal meslekten uzaklaştırılmalıdır.

Bir Türk çocuğuna güreş mi yakışır,yoksa aktörlük mü?

Bize askerlik terbiyesi mi gerek, oksa Güzel sanatların Tiyatroculuk şubesi mi?

Atsız Beğ`in makalelerinden derlediğim özlü sözlerini bir başlık altında toplamaya çalıştım.

Twitter`da paylaşılacak kadar kısa ve öz.






Saygılarımla

twitter.com/altanurug

Türk Dünyası Genel Nüfusu ve Turancılık





Türkçülerin olmazsa olmaz iki kuralı var.


Birincisi: "Dinine, inancına bakmaksızın bütün Türklerin bir olduğu bilinci."

İkincisi: "Turancılık"


Bilindiği gibi Türk Milleti çok büyük bir coğrafyaya yayıldı. Hemen hemen her coğrafyada Türk görmeniz mümkün. Yedi kıtada milyonlarca soydaşımız var. Şimdi bu yedi kıtada, hangi ülkelerde, hangi Türkler yaşıyor onu ele alalım.



Türkiye nüfusu yaklaşık 80 Milyon, ancak 80 Milyonun hepsi Türk değil. Yaklaşık 5-6 Milyon Kürt, 1 Milyon Çerkes, 100 bin Rum, 70 bin Laz, 1 Milyon Zaza, 1 Milyon da değişik etnik grup var. Bu da yaklaşık 70 Milyon`un Türk nüfusu olduğunu gösteriyor. Tabii içinde Maalesef Türk olanlar da var ancak, bu onların Türk soyundan geldiği gerçeğini değiştirmez.


Avrupa`da 8 Milyon kadar Türkiye`den göç etmiş insanlar var. Bunların aşağı yukarı 6 Milyonu Türk. Genel Türkiye Türk`ü Toplamımız 76 Milyon oldu.


Bunların dışında kalan Türk kökenli nüfusları ele alalım. Ülke ülke ele alırsak daha iyi sonuca varırız. Tablo veya Çizelgeyle uğraşmıyorum, Sadece bir kaç kaynaktan nüfus sayısını yazıyorum. Başlayalım. Veriler yaklaşık olarak verilmektedir.


Bosna - Hersek Türkleri: 50.000

Bulgaristan Türkleri: 588,318

Kıbrıs Türkleri: 262.000

Ahıska Türkleri: 5.000.000 civarında. (Rusya, Özbekistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Gürcistan, Türkiye ve Ukrayna`da yaşıyorlar)

Yunanistan Türkleri: 165.000

Kosova Türkleri: 50.000

Makedonya Türkleri: 200.000

Sırbistan Türkleri: 1.000

Irak Türkmenleri: 3.000.000

Suriye Türkmenleri: 1.500.000

Güney Azerbaycan Türkleri: 35.000.000

Kuzey Azerbaycan Türkleri: 15.000.000 (Karabağ Dahil)

Gagauzya Türkleri: 300.000 (Bulgaristan ve Yunanistan dahil)

Doğu Türkistan Türkleri: 40.000.000

Özbekistan: 35.400.000 (Rusya dahil)

Kırgızistan: 10.000.000 (Rusya dahil)

Kazakistan: 23.400.000 (Rusya dahil)

Tuva: 270.000

Türkmenistan: 10.000.000 (Rusya dahil)

Afganistan: 10.000.000

Altay Cumhuriyeti: 250.000

Astrahan Oblastı: 1.500.000

Başkurdistan: 5.000.000

Tataristan: 13.000.000

Kırım: 1.500.000

Çuvaşistan: 1.500.000

Sekelistan: 1.000.000

İspanya: 1.000.000

Amerika: 200.000

Kanada: 250.000

Japonya: 15.000

Kore: 10.000

Moğolistan: 3.500.000

Belarus: 2.000.000

Tacikistan: 3.000.000

Pakistan: 5.000.000


Yaklaşık olarak 300.000.000 kişiyi aşkın bir Türk nüfusu mevcut. Buraların dışında da mutlaka nüfusumuz vardır,ancak gerekli bilgileri bulmakta zorlanıyoruz. Belkide aylarca çalışıp daha sağlıklı sonuca varabiliriz. Ben genel olarak bir şeyler çıkarmaya çalıştım.


Sonuca bağlamak gerekirse, bu nüfusun içinde yer alan Müslüman ve Müslüman olmayan Türkler, kayıtsız şartsız bizim Soydaşımızdır. Ancak ne kadarı Türklük bilincinde, ne kadarı Türk`üm diyebiliyor o soru işareti. Bizim amacımız da bu gibi verileri ortaya çıkararak Turan`a katkıda bulunmak. Ancak şu an için Turan hayâlden öte bir şey değil. Ziya Gök Âlp bir makalesinde çok güzel bir yazı yazdı. Yakın gelecekte Turan hayâlimiz kültür birliği yönünde olmalı, Önceliğimiz yakın coğrafyamızda bulunan Azerbaycan, Irak ve Suriye Türkmenleri ile kültür birliği sağlamamız. Bunu gerçekleştirirsek Turan için ilk adımı atmış oluruz.


İslamcılık, Komünizm gibi hastalıklar Turan`dan bizi gün geçtikçe uzaklaştırmakta, nitekim Devletin Başları Türkler`den çok, Arapları ve Afrikalıları kollamakta. Son zamanlarda oy kaygısına düştükleri için ufakta olsa Türkler için yardımlar yapmaktalar. Bunu da bir gelişme olarak görüyoruz. Milliyetçiliğimizden ödün vermediğimiz sürece bizi bu kutlu davada yıldıracak güç göremiyoruz. Önceliğimiz eğitimimizi çok iyi şekilde tamamlamak, bol bol kitap okumak, savunma sporları yapmak, okçuluk, binicilik, güreş gibi Ata sporlarımızı öğrenmeliyiz. Yakın gelecekte bu yaptıklarımızın emeği olarak Turan hayâline kavuşabiliriz. Atsız Beğ ve Ziya Gök Âlp`in sözleri ile yazımı tamamlamak istiyorum.



"Turancılık romantik bir hayâl değildir!" Atsız


"Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan." Ziya Gök Âlp


Saygılarımla








Türkçü Irkçı mıdır?



İlk yazımda Türkçülük ve Irkçılık ile ilgili temel bilgileri, deneyimlerimle aktarmaya çalışacağım.



Öncelikle kendimi kısaca tanıtmamda fayda var. Kimlik, nerede yaşadığım, mesleğim gibi konulara değinmeyeceğim. Ben gerek sosyal medyada, gerekse gerçek hayatta Türkçülük için uğraşan, çabalayan bir çeriyim. Facebook`ta bir çok sayfamız var, ancak Facebook`taki gençlikte pek umut göremediğim için Twitter ağırlıklı çalışma ve paylaşımlar yapıyorum. Facebook`taki arkadaşlarımız darılmasın, gücenmesin. Tabii ki orada bir çok Türkçü Teşkilat ve bir çok Türkçü Arkadaşımız var. Genel olarak yorumlardaki saçmalıktan usanmış biri olarak yazıyorum. Her neyse.


Sosyal Medya ve Türkçü Teşkilatlar`da Türkçülük had safhada. Atsız`ın bıraktığı yolda yılmadan yürüyen bir kitlemiz var. Türkçü Teşkilatlar günden güne gelişmekte, Türkçülük için faydalı işler yapmaktalar. Kısaca Türkçü Teşkilatlara da değinmek gerekirse, Genç Atsızlar, Turancı Hareket Platformu, Kara Kalpaklılar`ı bu teşkilatlarda öncü olarak görebiliriz. Zaman zaman bu teşkilatlar birbirleri ile kavga etseler de, günü gelince birleşmesini bilirler.  Meselâ; Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu kurulmadan önce Türk Beylikleri sürekli birbiri ile mücadele halindeydiler, Türk`ün genel yapısı "emir almayı sevmeyen" ve "en büyük benim" duygusu bu tür kavgaları ön plana çıkarıyor. Bu dalaşmaları, sataşmaları buna yorumluyorum. Siz de en yakınınızda hangi teşkilat var ise ona kayıt olup, destek sağlayın.


Sosyal medya, iyi kullanıldığı zaman çok iyi bir silah, kötü kullanıldığı zaman çok büyük düşmandır. Geçmiş dönemlerde Türkçüler birbirine ulaşmakta zorlanıyordu. Bu sebeple Türkiye`nin dört bir yanındaki Türkçüler`i buluşturan bir platform olarak kullanıyoruz sosyal medyayı.


Kısaca değinmek istediğim bir konu daha var. Biz Türkçüler Türkçe`yi en iyi şekilde kullanmaya çalışıyoruz, ancak dilimize öyle nüfuz etmişki yabancı sözcükler, zaman zaman biz de ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Türkçe`yi çok abartmamakta fayda var. Türkçeleştireyim derken rezil olmayasınız.



Asıl konumuza dönecek olursak, Türkçülük ve Irkçılık aynı şeyler midir? Önce ona bir göz atalım.


Atsız Beğ`in makalelerinden derlediğimiz bir kaç sözünü paylaşalım.


"Türkçülük”, Türk ülküsü, yani Türklerin her alanda her milletten üstün olması düşüncesidir."



" “Turancılık”, Türkçülüğün siyasî amacı, yani yer yüzündeki bütün Türklerin, geçmişte olduğu gibi, tek devlet hâlinde birleşmesidir."




”Irkçılık bir takım şarlatan maskaraların ileri sürdüğü gibi kafa ölçmek, kan tahlil etmek, yedi ata saymakla ilgili değildir. Irkçılık kan ve ırka dayanmakla beraber Türklük …şuurunda olmak, yabancı bir ırkın şuuruna sahip çıkmamak davasıdır.”


Bir de Başbuğ Atatürk`ün bir kaç sözünü yazalım.



"Türkiye Türklerindir. Kanını taşıyandan başkasına inanma."




"Hayattaki yegane üstünlüğüm Türk doğmaktır."




"Eğer bende bazı fevkaladelikler görüyor buluyorsanız bunları sadece ve yalnız Türk olmama, Türklüğüme bağlayınız."




Yukarıda alıntı yaptığımız sözler iki Büyük Türk`e ait sözlerdir. Bu sözlerden anladığımız Türk`ün en üstün ırk olduğudur. Bu iki güzel insan bize Türklüğün fevkalâde bir şey olduğunu anlatıyor. Şimdi konumuzun içeriğine gelirsek; "Türkçülük, Türk Milleti`nin en üstün ırk olduğu bilincidir." Bu sözümüzde geçen ırk sözü zaten Türkçülüğün,aynı zamanda Irkçılık olduğunu net bir biçimde anlatıyor. Bizim ırkçılığımızı çoğu kafalar yanlış biliyor, Biz Amerika`daki gibi renk ırkçılığı yapmıyoruz. Neden yapalım? Bizim siyâhi Türklerimiz yok mu? Elbette var, Özbekistan`ın soğuk ikliminden kararmış, daha sonra da genine işlemiş siyâhi Türklerimiz var. Bu yüzden bir siyah beyaz ırkçılığı yapmıyoruz.



Komünist düşünceler Atsız Beğ`in oğlu Yağmur Atsız`a yazdığı vasiyeti hep öne sürerler. O mektubun tamamı ortada olmadığı gibi, o dönemin şartlarında saydığı ülkeler hiçte bize dost ülkeler değildi. Atsız yazısını yazarken kesinlikle boş yazmaz, çünkü çok iyi bir tarihçi ve bilim insanıdır. Bunun büyüklüğünü İlber Ortaylı gibi üst düzey profesörler de kabul eder. Türk Kara Kuvvetleri tarihini değiştiren araştırmaları vardır. Yazmakla bitmez...


Bazı geri kafalar da Başbuğ Atatürk`ün ırkçı olmadığını iddia ederler. Bu iddiaları çürütmek için kendi yazdığı "Nutuk" kitabını okumaları yeterlidir.


Biz en üstün ırk olduğumuz bilincine ulaştığımız zaman, bizi yeryüzünde alt edebilecek hiçbir düşman kalmaz. Geçmişte bu fikirde olan Büyük Komutanlarımızın yaptıkları ortada.


Son olarak, Türkçü kesinlikle ırkçıdır. Zaten ırkçı değilse o zaman Türkçü değildir.


Saygılarımla